3/25/24
10/09/23
"bi' fotoğraf çekinebilir miyiz?"
İnsanın dişinden sarkıp dudak bükümüne uzanan siyah ince çizgiyle -implantın ipi- gülümsemesi komik aynı zamanda ürkütücü oluyor; joker etkisi... ipi kesebilirdim, dikişi erken aldırabilirdim; ben ipin varlığına aldırmamayı seçtim... görmezden gelmesem o minik ip beni boğabilirdi o gerginlikte, basit çözümleri olmasına rağmen.
Nefes alabilmek için tek yapabildiğim yazmak... ıssızda çığlık atmak, karanlıkta dans etmek, kulağında müzikle kilometrelerce yürümek, çiğ yağmış çimende üşüyerek yıldız saymak, bir dağın tepesinde rüzgar kemiklerine işlerken sisler içindeki güneşin içini ısıtmasına izin vermek de işe yarıyor, haklarını yemeyeyim... işe gitmek gerekiyorken, aşağı katta şikayet beklerken, tatil günlerin sen olmadan yürüyebilecek yığınla işin yürütülmesine rezerve edilmişken, yazmak dışında tüm alternatifler çok çok zor -imkansız değil- onlara sardığım da oluyor ama en çok yazmaya sığınıyorum; deliliğimin gözde tutamağı... olmasa bir adım ötesi nedir kim bilir, ben bilmek istemiyorum.
Mutlu zamanlarımın fotoğraflarını buraya koysam keşke... mutluyken zaman çok hızlı akıyor, yakalamanın tek yolu fotoğraflar... hiç yazılmıyor diyemem ama mutluluğa es verince yazmak yine de hüzünlü, mutluluğun içindeyken bile özlem duygusu barındıran az mutlu anlar... musmutlu fotoğraflar gibi değil... mutluyken daha çok fotoğraf çekmeliyim.2/14/23
geçer...
1/12/23
toz tahmini
Kendime baktığımda yaşlanmak başlı başına bir sorunmuş gibi görünüyor, sadece sağlık açısından değil yaş almak bana bilgelik getirmediği için belki...
Merak ediyorum; olası bir zaman, sanal gerçeklik kapsülünde bir ağaca dönüşerek ölmek isteyecek mi yaşlı insanlar? Lunaparklarda son sürat bir birine giren arabalardan zarar görmeden çıkabileceğimiz düzenekler olacak mı? Arabalar gerçekten uçacak mı? Sisle kaplı yemyeşil vadiler gelecekte de olacak mı? Görebilecek ömrüm olacak mı? Bugünümle yarınım barışıp dünü kucaklayacak mı?
İnsan tek, biz onun her bir zerresi miyiz merak ediyorum... her çakranın ayrı alemi var mıdır? topyekün insan iyisiyle insancıkların yaşamlarının sorumluluğunu alabilecek mi? ben, sen, o olmasa insan kendini tamamlamaktan ziyade eksiltmez mi? kendim çalıp kendim oynayamadığım varsayımlar arasında ufalanan gerçek tozları uçuşuyor mudur beynimde? bir gün onları doğru yerde toplayabilir miyim?
8/22/22
sıklet
Hiçbir zaman yüzleşmekten korkmadım, hatamı kabul zorsa bile görebildiğim yerdeyse yüzleştim, gerekiyorsa özür diledim, samimiydim ama telafi için ne yaptım tartışılır... yarama merhem aradım mı peki? düşte kaldı, diyelim.
Ruhum ve bedenim karıncalanıyor, uyuşan yanlarım için diğer yanıma bile dönmüyorum, kendime bu eziyetim niye, neyin cezasını veriyorum, neyin yargısını kestim? kimbilir... yara benim, dermanı ben değilim... oğlum ilaç gibi kesiyor pek çok ağrının acının önünü, varlığı için minnettarım... fakat içten içe çürüdüğümü, öldüğümü hissediyorum, içimden ilk kez duyduğum ve tanımadım bir ses var "yaşamak istiyorum" diye bağırıyor, tiz ve net.
Hiçbir şey için yeterince zamanım yok fakat zaman ziyan etmekte üstüme de yok... işte kendime kızgınlığımın tavan yaptığı yer burası, kendime zaman ayırabilmek için verdiğim tüm çabanın kendim elimle malum olanı yok saymak olmakta olana gözlerimi kapamak adına düştüğüm çukurdan çıkmaya kullanabileceğim enerjiyi harcamam, açken sahip olduğum son lokmayı çöpe atmaktan farkı yok, son umudum eriyip gidiyor ruhumu yaka yaka, değişmeliyim, yapabilirim, yeniden düze çıkabilirim, yolumu bulup yine çağlayıp akabilirim, düze çıkamasam da ben göl gibi sakin de kalabilirim ama bu çamur bu pis yapışkan hiç, kaçmakla kurtulamadım bu boğulma hissi...
Debelendikçe battığımı bilinçltımda fark edip canhıraş bir kaçış çabası mı veriyorum? nasıl kurutulur ruhunu yutan bataklık?