6/15/18

Kavga havasındayım bugün

ben bile kendimi unutmuşken bu blog unutulmamış mıdır? umarım unutulmuştur.

insan olarak unutulmak tatsız ama burası hatırlanmamak üzere unutulsun mümkünse... ben burayı hafızamın hezeyanı olarak değil olağan gel-gitler için düşündüm, gönlümü de koydum... bazen savunmasızca ortada kaldığını bilsem de pek gözümü budaktan sakınmadım, kör göze parmak gibi soktum her iki lafın arasına birer hatıra ama anılar burayı yer yurt edinsin diye değildi.

Şimdi yumruk kadar bir hatırayı mideye indirip sindirmeye çalışıyorum, dumanı üstünde, dilim damağım yanıyor, yansın dert değil de... çocuğumun hasta benim işte olduğum şu günde anneliğim sorgulanırken sindiremiyorum, olağan görünen şu durumu kusmak istiyorum, boğazıma saplanıyor.

Tamamen çaresiz de sayılmam esasında, medet umsam yardım eder misin? birilerine bağırmam gerek, şuracıkta nefessiz kalmamak için şu kirli havadan kurtulmam gerek... 

benim sorunum umutsuzluğum, yine de kötü anne değilim, bunu kabul etmiyorum... tek umudumdan, bana soluk verip yaşama bağlayan tek varlıktan başarı oranımın ölçülmesini kabul etmiyorum, kıyas kabul etmiyorum, amaç bile kabul etmiyorum o söz konusuysa, bir projeymiş gibi yarım kalan şeylerden eksiklerden bahsedilmesi de kabulüm değil. 

Karşılık bulabildiğim en saf aşka kıymet vermeyeceğimi düşünüyorsan bu senin sorunun!

Kim olduğumu hatırlıyorum vol.1

Samimiyetim zamanında en güçlü özelliğimdi, üzüldüğümde üzüldüğümü söyler, sıklıkla gülümsemiyor olsam da gülüşüm yüzümde eğreti durmazdı, öfkem ateşti belki ama sevgimi de göstermekten çekinmedim hiç, utanıp sıkılsam bile samimiyetle sevdim, sevdiğimde özveri gösterdim, fedakarlığı çok ama çok sevdim, umudum hayallerim kadar parlaktı hatıralarımda...

Bugün birini ağlattım sonra da tüm kalbimle pişman olup göz yaşlarını sildim, uzun zamandır ilk kez samimiyetimi hissettim, hatırladığım tüm anılardan daha güçlü bir duygu... evet, karar verdim; duygularımı hatırlamak değil yaşamak istiyorum, böylesi çok daha iyi...

2/07/18

gerçeklik frekansında ufak bir sapma

Kulaklıklar daha iyi duyabilmek için de duymazdan gelebilmek için de müthiş yararlı araçlar keşke netlik ayarı yapar gibi varlığını farkettirme ayarı yapabileceğin aletler olsa "kusura bakma, varlığımı farklı yerde odaklamıştım" gibisinden bahaneler uydurabildiğin bir tür saydamlaşma-bulanıklaşma durumları falan olsa ya da ne bileyim net biçimde karşısında durunca kişinin onu görmezden gelmediğini varlığına kayıtsız olmadığını ortaya koyabilsen, arada bahaneler bile olsa yanında yitip gittiğini kişi açıkça ortaya koyabilse karmakarışık metaforlar, dallanıp budaklanmalar, psikolojik oyunlar falan olmadan...

bu kulaklıklar gün boyu kulağımda, kulağımdaki işitme kaybının maskesi olarak kullanıyorum çoğunlukla yani hiçbir seyi dinlemezken duyamamamın kamuflajı... dinlediğimdeyse başka bir dünyanın kapısını aralamak gibi...
Arkadaşımla aramı düzelttim... ona hislerimi açıkça söyledim ama kendimle ilgili dillendirmek istemediğim pek çok özeleştiriyi de gözleri önüne serdim... bunu yapmasam bir şeyleri eksik bırakıyormuşum gibi geliyor... oysa benim kadar kendine isabetli eleştirilerle delici oklar atan kimseye rastlamadım... çoğunda samimiyet yok... açıkçası ben de hoşlanmıyorum, kötü yanlarımı ortaya sermekten ama bir başlayınca duramıyorum... kendini sevmenin tuhaf biçimlerinden biriyse şayet itiraf etmeliyim ki tablo bir megolamanı işaret ediyor, yine de o kadar abarttığımı düşünmüyorum... şu da var ki tüm kusurlu taraflarıma rağmen kendimden nefret etmiyorum, hatta benden bir tane daha olsa kendimin dikkatini çekerdim, uzak duran samimi türde bir ilişki olurdu, kendi soğukluğumla kendimin başedebileceğini sanmıyorum herhalukarda...

çarçabuk yakınlaşabilen insanları kıskanmıyorum velakin farklı bir türmüş gibi yabancılar bana.... uzaktan uzun uzadıya baktığım oluyor, bunu hayata geçirmek çok zahmetli, kimi yalnız kalamaz kimi de yalnızlığından o kadar uzak kalamaz, benim ikinci türde olduğum kesin...

12/11/17

bütün olay gözlerde

Gözler de yalan söylermiş biliyor musun? şaşırttı beni... dürüstçe gözlerimin içine baksa tamamdır derim genelde fakat gözler bile kandırıkçı çıktı, iyi mi?!...

"gerçeklere bile ayak direyecek kadar inatçı bir ruha sahip olmak" övgüymüş gibi geliyor kulağa, safsata, kendini kandırmanın tepetaklak hali...

boğazım fena, yutkunmak bile zor, yememek aşırı halsizlikle son buluyor, yesem boğazımdan geçmesi için onca zorladığım lokma dümeni çeviriyor gerisin geriye... çalışmak zorundayım, ev harap, gözümde ölü bakışlar...

11/28/17

Kendinden habersizliğin dibi

Hayatımla ilgili en utanç verici ayrıntılardan birini paylaştığım arkadaşım, içimi rahatlatacak ya da en azından destekleyecek hiçbir şey yapmadı, içten içe beni suçladığından da eminim "zamanında ben seni uyarmıştım" dememek için zor tuttu muhtemelen kendini... yine de dün akşam gönderdiği mesaj... içim içimi yiyor... görüştüğümüzde konuştuğumuz bir diziyle ilgili benim yanılgıma dair 'tatlı' denebilecek bir sataşmayı içeriyordu, tek yazdığım "iyiymiş" oldu, cevabıma gıcık olduğuna da eminim... görmezden gelsem daha kasvetli olacaktı, tatlı atışmalar içinse yanlış zaman...

hep kendinden ve sorunlarından bahsedip ilgi bekleyen bir başka arkadaşı nasıl acımasızca eleştirdiğimi hatırlıyorum da pek farkım yok şu anda... yine de gönül koymaktan alamıyorum kendimi... beni iyi hissettirmek için değildi, samimiyetle yaptığımız hararetli laf kalabalığını özledi muhtemelen, şu depresif hallerimden nefret ettiğimi biliyorum ama... gerçekten yardıma ihtiyacım var, görmemiş olabilir mi bu iri gövdede sakladığım o üfürsen düşecek zayıflıktaki kızı... ben de uzun cümleler kurmayı özlüyorum, birilerinin ekseninde olmayı değil de kendimce yaşamayı ben de özlüyorum, yine de böyle mi yani, şu anki beni yok sayarsan yani yok sayarsam değişecek miyim?!...

Bir değişimin daha eşiğinde olduğumu hissediyorum -ama iyi ama kötü- şimdikiyle aynı olamayacağım, öncekiyle de aynı olmayacağım, ellerimle bu yeni hatunu şekillendirmek için güçsüzüm, peki neye benzeyecek? yaranın kabuk bağlaması gibi geçici, olağan ve izler barındıran bir şey mi? daha mı başka? yoksa güçlenene kadar sürüncemeye devam mı?...

11/22/17

içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor

Öylece uzanmak istiyorum, tüm gün uyumak mesela... panik atak olması kuvvetle muhtemel kalp sıkışıklığı dün gece serviste soluğumu kesti resmen... feci bir baş ağrısı sonra, fır dönen dünya... doktorlardan hoşlanmıyorum, hastaneler babamın vücudundaki o delikleri hatırlatıyor, ölümcül hastalıklar kurşunlanıp bıçaklanmaktan beter, kalan izler benziyor zaten... velhasıl ölmeyi istediğim zamanlarda aklım kalbime oyunlar oynuyor muhtemelen, her şey gönlümce olsun diye...

Hiçbir şey yapmadan kafamı dağıtayım istiyorum sıkça, yapacak o kadar çok şey oluyor ki, yapmasam beynimi deliyor sorumluluklar, kalkıp yaptıklarımdan pek hayır görmüyorum, kafamı dağıtmak için başka şeylere veriyorum aklımı, öğrenmeye çalışıyorum, çalışmaya çalışıyorum, rüzgara tükürüp kendine tam isabet dönüş almak gibi, aslında daha çok zihnini bağır çağır iteliyormuşsun gibi, tuhaf işte, mide bulandırıcı, bunaltıyla bulantıyı mı karıştırıyorum nedir, ne zaman zihnim bulansa midem tepki veriyor, ilginç biçimde bazen kusmak zihnimi boşaltıyor, bedenimi yatıştırmaya uğraşırken fikrimin sakinleşmesi iyi, yine de yorucu, yoktan yere...

11/21/17

İşi yokuşa sürmek istiyorum

Yoldayım, az evvel bir alt geçitten geçtim, arayıp birine 'tüneldeyim, çekmiyor' demek istedim, öyle de özentiyim işte, biri arasa keşke öteki geçitte 

İşe gittiğim yol sıkıcı, bir buçuk saat değil de tüm gün sürüyor sanki, yolda olmayı da severdim oysa... Ankara'dan mıdır yaşlandığımdan mıdır bilmem arabadan atlayıp yürümek istiyorum, pek öyle bir çırpıda gidilecek yer değil ama...

Üzerime kalın şeyler giymek istemiyorum, bu soğuk gerçekçi hissettiriyor, mahsuscuktan yaşamıyormuşum gibi... az biraz robotik de hissettiriyor, böyle her bir tarafın buz tutunca insanlığını duyumsamak zor, öyle kesilip ağlamak var ya en insancıl hissettiren o, gözlerin soğuktan kısılp kalıyorken yumuşturuyorsun ya dumur dumur, içini yarıp gözünde intihar etmiş sıcaklık yanaklarının orta yerine kadar insan kılıyor seni, sonrası rüzgar yaladıkça titreten hayvani soğuk... ağlamıyorum... ağlayamadığımdan bu yazı, yığınla insan var otobüste, pencereye kafayı gömeceğim bir kuytuda da değilim... bak işte bu cümleden sonrası kesat, yazılar sisli, inşallah yağmur başlar, en azından yokuş bitene kadar...