11/28/17

Kendinden habersizliğin dibi

Hayatımla ilgili en utanç verici ayrıntılardan birini paylaştığım arkadaşım, içimi rahatlatacak ya da en azından destekleyecek hiçbir şey yapmadı, içten içe beni suçladığından da eminim "zamanında ben seni uyarmıştım" dememek için zor tuttu muhtemelen kendini... yine de dün akşam gönderdiği mesaj... içim içimi yiyor... görüştüğümüzde konuştuğumuz bir diziyle ilgili benim yanılgıma dair 'tatlı' denebilecek bir sataşmayı içeriyordu, tek yazdığım "iyiymiş" oldu, cevabıma gıcık olduğuna da eminim... görmezden gelsem daha kasvetli olacaktı, tatlı atışmalar içinse yanlış zaman...

hep kendinden ve sorunlarından bahsedip ilgi bekleyen bir başka arkadaşı nasıl acımasızca eleştirdiğimi hatırlıyorum da pek farkım yok şu anda... yine de gönül koymaktan alamıyorum kendimi... beni iyi hissettirmek için değildi, samimiyetle yaptığımız hararetli laf kalabalığını özledi muhtemelen, şu depresif hallerimden nefret ettiğimi biliyorum ama... gerçekten yardıma ihtiyacım var, görmemiş olabilir mi bu iri gövdede sakladığım o üfürsen düşecek zayıflıktaki kızı... ben de uzun cümleler kurmayı özlüyorum, birilerinin ekseninde olmayı değil de kendimce yaşamayı ben de özlüyorum, yine de böyle mi yani, şu anki beni yok sayarsan yani yok sayarsam değişecek miyim?!...

Bir değişimin daha eşiğinde olduğumu hissediyorum -ama iyi ama kötü- şimdikiyle aynı olamayacağım, öncekiyle de aynı olmayacağım, ellerimle bu yeni hatunu şekillendirmek için güçsüzüm, peki neye benzeyecek? yaranın kabuk bağlaması gibi geçici, olağan ve izler barındıran bir şey mi? daha mı başka? yoksa güçlenene kadar sürüncemeye devam mı?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder