2/08/21

mukavemet

 Oğlum neredeyse 10 gündür yoktu, sonunda döndü, hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştım, çok tuhaf hissettim, çok özlemiş olsam da geldiğinde hiç gitmemiş gibiydi, bu kadar çabuk büyüyor olması inanılmaz.


En yakının olan kişinin selamsız sabahsıza dönüşümü de tuhaf, almaya geldiğinde görmedim bırakırken  bir kaç kelimelik not düştü eşyalara dair -onun tercihi saygı duyuyorum- kanka olsak daha da tuhaf olurdu zaten, bazen telefonda o şapşal durum oluyor yine mesafeden emin olamadığın, uzak-yakın med cezir gibi konuşurken ses tonlarında bile temkinli bir değişim, en nihayetinde yabancılaşıyoruz, her geçen gün biraz daha... 


O geldiğinde görememeyi yadırgamıştım fakat dayım geçenlerde, "adam onca yoldan geliyor bir yemek bile vermiyor musunuz?" diyince de yadırgadım, eve davet edip soframı açacağım, yemekler hazırlayıp bekleyeceğim biri değil sonuçta... bugün resmi bir belgede onun soyismini kullanmışım, fark ettiğimde belge işleme konmuştu, sorun olmaz dendi ama bu bile o tuhaflıklardan, tam olarak ifade etmesi güç... neredeyse on yıldır onun adıyla anılıyorum, bir anda değişmek zor... 


Bir filmde mi gördüm bir yerlerde mi okudum emin değilim ama "aşkın karşıt hissi nefret değil umarsızlıktır" gibi bir ifade kullanılmıştı, gerçekten öyle...


Mesafe gerekiyordu, ondan ölesiye nefret ediyordum, küllerinden alevlenip duran bir ateş ciğerimi yakıp geçiyordu, şimdi zaman görevini güzelce yapıyor, onun hakkında buraya yazma isteğim azalıyor, nefretim neredeyse yok oldu, affettim mi tabi ki hayır, ihanetten öteydi hissettiğim, kendi kurduğum düşün göçüğünde kaldım... romantik hayallerin sonuydu, ne seyrettiğim en pembe diziler ne aşka dair herhangi materyal umut vermiyor artık... 


Aktif olarak araba kullanıyorum hemen hemen her gün, okumaya yeniden başladım, kitaplar eskisinden de çok içine çekiyor beni... Yavaşça değişiyorum, yaralarım kabuk bağladıkça daha net bir değişim yakalayabileceğimi düşünüyorum.


Olumsuzluklara fazla kafa yoruyorum, önceleri çözüme odaklanabiliyordum, yardım istemek iyi hoş da bağımlılık hissi veriyor, şimdilerde yeniden düşse de ayağa hızla kalkan güçlü ve dayanıklı savaşçıyı çağırıyorum, durmam gereken yeri bilebildiğim için miskin ve olgun versiyonun hakkını yiyemem, elbette eskiye dönüş olmayacak her zamanki gibi, bir mutasyon daha geçireceğim, evrileceğim kişiyle tanışmayı iple çekiyorum bu sefer...


Aklımda aynı soru var, "şimdi ben ne istiyorum gerçekten?" ilaveten her ihtimalde beliren bir başka soru "bu oğlum için iyi olacak mı?", artık net şekilde söyleyebiliyorum "ben önemliyim" ve tabi ki annelik benim için en önemli hadise, kendimi sevmek istiyorum, en azından anne olarak başım dik dursun istiyorum, yani ne istediğimi çok daha net biliyorum, tüm belirsiz isteklerin yanında bu kırmızı çizgi net...


Hayatı el yordamıyla yaşıyorum... benim harcım olmadı uçmak, ayaklarım yerden kesildi çok kere, kolayca da pes etmedim uçma istediğimde, yine de kendimi sormaktan alıkoyamadım, "gerçekten istediğim bu mu?"; değil... yolu seviyorum, yürümeyi, yokuş aşağı uçarcasına koşmayı seviyorum, dik yamaçlara tırmanmayı da seviyorum, yokuş yukarı uzadıkça uzayan yolları değil, uçuyormuş gibi hissettiğim kısacık zamanların ardından yere çakılmayı da değil...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder