1/26/21

Akışına bıraktım

Davranış analizi ve tahmini konusunda yeteneğim güçlü olmasına rağmen insan sarrafı olsam dükkanı batırırdım.

Okuduğum kitaplarda seyrettiğim filmlerde dinlediğim öykülerde ne zaman naif ince ruhlu birinin tasviriyle karşılaşsam yalan geliyor. Bildiğim üç beş insan var aslında öylesi tanımlara tam da oturan fakat kalıplaşmış yahut alışılagelmişin ötesinde biri var mıdır?

Kendi şahsına münhasır olmak illa kalıpları kırmayı gerektirmez ama ola ki kırdı diyelim incelikle naifliğinden bir şey kaybetmeden yapan var mıdır bunu? Kırıp geçse her şeyi kendine gelebilen?

Dedim ya insan tanımakta usta değilim; sıklıkla yanılıyorum, mütemadiyen hayretler içinde kalıyorum ki bazen kendime bile şaşıyorum, güvenimden güven kaybediyorum her yıl, güvenmeden de olmuyor ki umut olmadan yaşanmıyor. 

Zaten incelikte bulunmak için de insan gerekiyor, naif edalar için de... kendimi bulduğum kadar birilerinin ruhuna dokunmak istiyorum, ne az ne çok...


Tekil çocukların kare kutular tarafından büyütüldüğü zamanın birinde başlamış, deveyi pire yapan bir kara deliğe dönüşüp dellalın berber olduğu onlarca sezonluk dizilerde hiçe gitmiş çocukluğunu kafasıyla değil ama yüreğinin yettiğince özleyen, halka halka birbirine tutunamadığı gibi sivrilmiş düşünceleri esneklikten uzak her köşede birbirini kesip çatışarak bilinci kafesine tel tel örülmüş, her karesi gözümün önünden geçen bir hayata bakıyorum aynanın dümdüz açısında... Film şeridi gibi geçen yıllar bir son değil henüz, başlangıç... 

Daha kaç yaşama dokunacağım, sivri uçlarımı törpüleyen birileriyle tanışacak mıyım yahut her seferinde gözüne battığım birileri olacak mı? 

Genetiğiyle oynanmasa kafalar güzel...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder