11/30/10

noktalı virgül;

hayata küçücük noktalar var beni mutlu eden, muhtemelen çocukça şeyler, değer görmeyecek ayrıntılar...hayatın monotonluğundan bu noktacıkları görebildiğim sanılabilir, ruh kargaşama vakıf olmayanların kuruntusu desem birkaç kişiye haksızlık etmiş olurum belki ama öyle.
 
dalgalı denizlerin kıyısında bile bir deniz kabuğu bulunur ya, fırtınanın önünü kesmez bu hatta  o hengamenin bir parçası bile sayılabilir savruluşları düşünülürse, deniz kabuğu ne alaka deme şimdi, en bilindik ayrıntılardan biri atlanmış olur, gerisini anlatmak güçleşir, benden söylemesi!
 
bugünü ele geçiren noktacıklar bir martı sürüsü gibi işlenmiş; sabah beni her defasında akışına kaptıran nehre bakıyorum, kurumuş, nehrin bir avuç suyunda yatık yosunların üstünden bembeyaz birer nokta gibi uçuşan martıları görüyorum, işe geç kalmama yol açabilecek kadar güzeller ama onları meşgale değil can alıcı nokta olarak istiyorum hayatımda, birazdan hayatımda hiç olmamış gibi anılaşacaklar... düşünsene, ben bu cümleleri sarfetmesem tüm günümün o martı sürüsünün arasında süzülerek geçtiğini hiçkimse tahmin edemez.
 
bazı bilindik noktasal vurgular var hayatta, telefon beklerken en sık yaptığım mesela; telefon ekranında parmak izlerimi doku olarak kullanıp işaret parmağımdaki tırnğımdan incecik desenler çıkarmak veya buğulayıp serçe parmağımla aklımda gezinen imgeleri mağara adamı formatında resmetmek gibi, olmadı silgiyle beyaz köpükten hayaller bırakmak ekrana ama elbette bunlar asıl noktalar değil, tüm o buğulu kaba taslak görüntülerin ekranın ışığı yanar yanmaz yokoluşu, beklediğim telefonun beni şaşırtmasını sağlayacak kadar içine daldığım hayallerin gerçeği bambaşka bir noktaya ışınlayabilmesi aslolan, yani en bekledk durumda aklımdaki en beklenmedik noktalar bunlar, en bilindik ve fakat en ne idüğü belirsiz kısım da bu olsa gerek.
 
noktasal doğrularım bile var baksana; bir duvar çizgisinde kaybolmuşluğum, tavanın çatlağında yolumu şaşmışlığım var, bir avuçiçi çatlağındaki kanlı kırmızı noktalarda parmak ucunda yol almış lığım topuklarımdaki iğnelenmeleri nasırımdaki önemli noktalara bağlamışlığım da var elbet.
 
yine de itiraf etmeliyim ki; şimdiye dek ruhumla benliğim arasındaki bağa dokunan sadece yeşil bir gözün içindeki üç beş kahverengi noktaydı, bir an onlardan biri olduğumu bile sandım.
 
işte böyle iki gözüm, benim kahverengi gözlerimde de üç beş yeşil nokta var, söylemiş miydim?
 

2 yorum:

  1. el falina bakabilir misin peki?


    gözündeki yesiller kaybolmasin,insallah.

    YanıtlaSil
  2. bi denerim en azından, elini apaçık avcuma bırakabilenler için yaparız bi kıyak ;)

    amin cancağızım...

    YanıtlaSil