5/25/21

Biraz hava almaya çıksam hayattan, yazmak için biraz daha nefesimi tutsam...

 Yazmaya başlamaktan korkuyorum. Bazen açıyorum sayfayı boş boş bakıyorum öyle... bloga değil de günlüğe yazıyorsam da böyle... yolda, olurda-olmazda aklıma gelen her şey ufalanıp gidiyor adeta... 


Kendimi ifade etmekten korkuyor olabilirim. Dilinin altındaki her şeyi kusmak bir süre rahatlatıyor ama taşıyabildiğin yükten, gözüne batan yüke terfi ediyor.


Terapi almalı myım? Malum bir dizi sayesinde revaçta, annem çok telaşlanmaz kafayı yedim diye sanırım.


Annem ona beddua etmeye devam ediyor, keşke mutluluğum için bu kadar yürekten dua etseydi diyorum, hep kızgın ona, buna, şuna... benim kadar derinine indirmeden kusuyor rahatlıyor, öfkeyi öğrenmek yerine zararsızca münasip yere öfkeyi kusmayı öğrenseydim ondan, iyiydi.


Suçlayacak birileri hep var, kendini kandırmayı seçince... yıllarca salağa yattım gibi geliyor şimdi, gözümün önündeydi her şey, görebilecek kadar zekiydim, gözlerimi kapatmayı seçtim. Aklımı bir şekilde uyuşturdum, bunu sevmiş olacağım ki, hala bu en sık başvurduğum savunma yolu...


Vücudum beynimden dürüst 'yanlış bir şeyler var' uyarısı yollayıp duruyor, tüm bu yorgunluk hissi, ordan burdan çıkan hastalıklar hatta alerjim muhtemelen umutsuz bir yardım çağrısından ibaret...


Korkuyorum, bu yüzden gözümü kapamayı seçiyor olmalıyım, bulmaya korkuyorum, güçlü gibi davranmak yorucu olduğu için mi hep yorgunum?!...


Sosyal yönümün zayıf oluşu 40 yaşında bile sorun, benim sorunum oğlumu da aynı yola itiyor, onun hatırına çabalıyorum ama istemediğim bir yemeği yemek gibi... oğlum olmadan çok yalnızım, o da aynı olsun istemiyorum.


"Anne olunca anlamak" böyle bir şey sanırım; annem "benim gibi olma" derdi hep, ona benzemedim ama onunla kıyaslanıyorum hala... 


Adına sınırlar belirleyip buralarda sıkıştırmak istemiyorum oğlumu...Çok dua ediyorum iyi, mutlu ve sağlıklı biri olması için, umarım tüm hayatı boyunca sorular hep çalıştığı yerlerden gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder