2/13/11

eksi sonsuz

hayat en kazığından bir geometri sorusu olsa (çözmek için zaman kısıtlaması
olmasa), en olmadık yerinden görürüm şekli muhtemelen velakin çözebilirim
gibi geliyor ama gel gelelim ömrüm trigonometrinin ezber bozmaya müsaadesi
olmayan sivri uçlarını taşıyor ve dört bir yandan batıyor bana hayat, 'hıh'
diyorum 'işte bu sefer oldu' diyorum, 'budur' diyorum fakat sonsuz kere
yanılıyorum.

aklı, yazı ikliminin tozlu raflarında taklalar atan hayalgücü haşarılığına
alışmış bir sözelcinin 'matematiğin yaramaz çocuğu geometri'ye iltimas
geçmesi şaşılası bir durum olmasa gerek, hani aslında matematikle de severiz birbirimizi -soyutu zihnine düşünce yolu seçenin matematiğin sol şeridini görmezden gelme imkanı var mı?- matematik beni sevmese rakamlara boğar mıydı böyle, öylesi sevmese okumaya tutkulu yaklaşımımı görüp sayfa sayfa kitap kitap etrafımı sarar mıydı hiç!? (bkz. istatistikî yayınlarla dolu üç duvarın ortasında çalışmak) ben sevmesem, iletişimimi 0/1lerden olaşan bir programmış gibi kurar mıydım, diyaloglarda netlik olmadığında hata uyarısı verir miydi düşünce sistemim yine de?

insan ölümüne işleme girince sonuç kümesinde sonsuz oluyor olmasına ya,
söyle bir problem var; gidişat nereye?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder