Uzun uzun aralar vermek yerine bu yıl hiç yazamadığım için suçluluk hissettiğim BCP yazılarını günden güne tamamlamak istiyorum, umarım en azından yılın sonunu yakalayabilirim. İlk ayın konusu "gerçeğe dayanan olaylar ve biyografi"
Eskiden biyografi denilince ilk aklıma gelen ansiklopediler ve antolojiler olurdu.
Blogumun bir tür otobiyografi olduğunu söylemek hata olmaz sanırım... tabi gönül isterdi ki Nazım Hikmet gibi şiirden otobiyografi döşeyeyim şuraya satır satır...
İşin ironik tarafı biyografilerle pek aram yok fakat her nasılsa otobiyografilere zafiyetim var hatta otoportrelere... Frida ve Van Gogh'un otoportrelerini bilmeyen mi var gerçi... profildeki avatar da benim otoportrem bu arada :P
İlk Aliya okuduğumda mı keşfettim? Çocukluğum'a Gorki'nin kaleminden bakarken mi? Genç Werther'in acılarıyla iç geçirirken mi, bilmiyorum... farklı bir samimiyetti hissettiğim... nasıl tarif etmeli... tepesinde dikilip -oyuna girmeden- kurduğu evciliği huşu içinde izlediğim çocukluk arkadaşım gibi mi, birbirinin kanını akıtacak kadar kavga eden kuzenlerime orta oyunu izlermiş gibi uzaktan baktığımdaki o his mi? kapı aralığından izlediğini bilse de istifini bozmayan komşunun sigara dumanlarındaki halkaların bulut bulut tavana dağıldığı gün gibi belki... kendi kendime dans ederken aynaya değen gözümün ucu belki de...
Adını bir yıl boyunca Aliya sandığım, oda arkadaşımın kitaplığından aşırdığım, Aliya İzzetbegoviç'in yazdığı "Tarihe Tanıklığım" otobiyografi hususunda Hitler'in "Kavgam"ı referanslı şüphe, yanlılık önyargılı ve yargılayıcılık içeren bakışımı yumuşattı kesinlikle... sonrası aşk-nefret ilişkisi...
En sevdiğim biyografi konusunda emin değilim ve lakin en sevmediğim "Waldo Sen Neden Burada Değilsin" bunu net söyleyebilirim. İsmet Özel'in yazılarını ve şiirlerini ya çok sevip ya nefret etmek normal mi acaba? oldum olası ne yazsa kırk katır ya kırk satır dimağımda, iz desen yok ama bolca kaos... bulanmadan durulamıyorduk değil mi? her neyse işte suyumuz bir değil muhteremle... ilk kitapla her sayfada kavga edip yine de "Henry Sen Neden Buradasın"ı okumamın bir anlamı olmalı, gel gelelim 'ne bu adamdaki giz merak ediyorum' desem yalan... öyle işte...
Nazım'ın şiirini dedim ama biyografi özelliği taşıyan romanı da var ya, hani ismini çok sevmiştim, etiket bile yaptım, üstünden çok zaman geçince hatırlayamadım "biyografi miydi bu gerçek kesitti ama neydi?" falan derken, kitabın adı o farklıymış yahu... "yaşamak güzel şey be insan kardeşim" olduğundan o kadar emindim ki benzer adlı bir kitabı daha mı var diye hayretler içinde arattım gogıl amcaya -yok, bulamadım- sonradan adını mı değiştirdiler falan diye ufacık bir şüphe kırıntısı var ama aklım mantığım pek prim vermiyor o ihtimale... fil hafızamın hortumu boyunca boşluklar var anılarda, sonum hayrola!
Oğlum biyografi sevdalısı... dahiler sınıfı serisi, ünlü futbolcular serisi, Türk İslam büyükleri serisi, kahramanlar karavanı falan derken dizi dizi hayat hikayesi doldu kitaplık... savaşın dahileri belgeselini gözünü kırpmadan izliyor ama yağma yok, şiddet içeren yerlerde gözünü kapatıyorum "bebek miyim" diyor, "insan ol diye uğraşıyoruz şurda, benim gözümde hep bebek kalacaksın o ayrı" diyorum, hede hödelere doğru uzayıp gidiyor muhabbet, onca savaş sahnesini en kansız biçimde çekebilmenin haklı gururunu yaşıyor olmalı ekip.
1 Litre Gözyaşı ve Sadako gibi gerçek hayat öyküleri Japonların pek de imgeme uymayan bir anına tanık olmamı sağlıyor nedense utanıyorum, hiç ağlayacağını düşünmediğin birini salya sümük görüp teselli edemeyen kişi, o benim işte!
Okumayı sevmediğim biyografiler bile perdede muhteşem, sinema en güçlü büyüsünü gerçekleri düşlerken yapıyor olmalı... "en inandırıcı yalanlar gerçeklere dayanan yalanlardır" demişti biri, film miydi gerçekte mi onu bile hatırlamıyorum ama laf mıh gibi aklımda...
Blank Canvas otobiyografik manga olarak oldukça samimi, literatüre hakim değilim elbette, aklıma gelen bir o var, tavsiyesi olan varsa sevinirim.
Bu yazının ekine fotoğraflı CV yakışırdı ama burada bitirelim... uzun uzun anlatıyorum ya kendimi, kısa kesesim yok öyle tek sayfayla...
Yılların tozunu atmaya bile kıyamadığım sahipsiz öykülerimin sakinleri selamlar, sevgiler...