sağlık olsun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık olsun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/14/22

sevgili günlük


 Koronayı güç bela geride bırakıp işe döndüğüm sırada, işlerle cebelleşip geçen haftayı temize çekmek için acele ederken olmadık bir kaza yaşadım ve kafamı sandalyeye çarptım, buna görünmez kaza mı denir "görmedin mi eşşek kadar sandalyeyi" mi denir, neyse artık deşmeyelim bu konuyu, annem eve gittiğimde zaten yeterinde azarlayacak... 

Göz kapağıma 4 dikiş attılar, ve yapıştırıcı da kullandılar,  izin hemen üstünde de üniversiteden kalma 4 dikişlik başka iz vardı -çift izli göz kapağı da öyle her hatunda bulunmaz bak, kendim diye söylemiyorum- berbat görünüyorum ama nedense çok da önemsemedim, ağrım sızım yok şükür...

Karşıki restorandan kalpli balon çalıp oğluma götürmek istiyorum, belki de oğlumun kalpli çıkartmalarından alıp moraran yerlere yapıştırırım, telaşlanmasın diye... dilerim ömür boyu birbirimizi sevebiliriz.



2/06/22

çaydanlığın sapını ikidir yakıyorum

Bugün ateşim biraz daha fazla, koku duyum gidip geliyor bazen... tat duygum daha tuhaf, yumurtayla çikolata arasında çok fazla tat farkı bulamamakla birlikte çikolata genzimi yakıyor, ağzımın tadı bu halde kalırsa en sevdiği oyuncak elinden alınmış bebekler gibi basarım ağıdı...

Öksürük artınca 112'yi aradım, bana bir numara söyledi aramam için, ikinci kez tekrar da ettirmiştim ama yine de yanlış anlamışım sanırım, numara kullanımdaymış gibi görünmüyor, yarın sağlık ocağını ararım veya eczaneden takviye ilaç rica ederim diye düşünüyorum.

Evde dinlenmek yerine daha çok çalışıyorum, yemek-bulaşık-temizlik fakat 100 misli daha zorlu, soluk soluğayım sürekli... "oğlunun sağlıklı şeyler yemesi annesinin sağlıklı olmasından daha mı önemli, olacaksa olur, dinlen" dedi eski arkadaşlarımdan biri, şimdilik dışarıdan beslenelim bakalım, yemek yaparken öksürük gelince çok tedirgin oluyorum zaten, bulaşmadıysa da bulaşacak böyle...

İkindi vaktinden beri yatıyorum, bazen uyanıp telefonda oyalanıp uykuya dalıyorum tekrar, çok tuhaf geliyor, son 8 yılda en fazla uyuyabildiğim kesintisiz 5 saat, normalim 3-4 saat... hastalığın tek güzelliği uyku oldu, rüya bile görmeden uyudum dün gece, üstüne gündüz de uyuyabildim, uyku sayesinde mi bilmem ama baş ağrım hafifledi fakat boğazımdan ciğerime basamak basamak artan bir yangın var.

Hazır tadı kokusu farketmiyorken zayıflama çaylarından mı alsam diyorum ama hasta halimle zayıflarsam iyi olmaz herhalde...

Yavru fena sıkılıyor, uzaktan horon dersi mi ayarlasam?

2/05/22

odalar arası kağıt bardak muhabbetleri

Korona oldum, başım patlıyor, pek koku almıyorum, biraz da ateşim var, birileri bana ilaç getirecek mi yoksa ben çıkıp sağlık ocağına mı gitmeliyim acaba?

Çok ağır geçirmiyorum ama ciğerlerime pek güvenmiyorum, nodül vardı takibe gitmemiştim, ölmem inşallah... 

Oldum olası sevmem hastaneleri, belki babamın son görüntüsü yüzünden, belki sadece kokusu... 

Oğlum döndü bugün, kuzunun bahtı yok benle eve kapandı 2 saat yüzünden... babası yanında biriyle geldi yine, elden farkı yoktu, sonra hiç yoktan aradı, şoförlüğümü övdü -nadir bir durum- o övünce seviniyorum hala, sahibinin top atmasını bekleyen köpekler gibi...

Ne hikmetse ısrarı devam ediyor uzaktan uzağa, amacını tam olarak kestiremesem de hayra yormuyorum.

Çocuksu coşkum, dinmez hevesimle o kör gözlü aşık olmamı, aldatılmakla kalmayıp paramparça olduğum  evliliğe şevkle dönmemi gerçekten bekliyor olabilir mi? birdenbire bir buçuk yıl sonra... sanmıyorum, hiç on göre değil... merak etmeye bile mecalim yok.

Aşk denen sınavda hep dibi buldum, çıkmış sorularda bile yanlış yapacaksam asla alamam bu mevzudan dersimi...

Özlemiş olması sevindirmişti ve fakat engelledim, oğlumuz hakkında konuşacaksa bir yolunu bulur, neyi bu kadar yanlış yaptım da bu adam böyle oldu?!...

C vitamininden tek anladığım limonlu çay olduğu için habire çay içip iyileşmeyi umuyorum, o bile tatsız... bir tek oğlumun bardaktan yankılanan sesi tatlı, şükür ki o var.

11/30/21

yapma yahu...

Örümceklerden korkmayan kadın, uçan hamamböcekleriyle baş edebilen kadın, uçan karıncaları yiyeceklerden uzak tutabilen kadın, fare kapanı kurup leşini doğaya salabilen kadın, sapanla çekirge avlayabilen kadın, yavru yılanları tek adımda korkutabilen kadın, akreplerin icabına bakabilen kadın, dana böğürtenin ayaklarına çelme takabilen kadın, kertenkelelerle yarenlik eden kadın... bir tür süper kadın falan değil, dümdüz, yazlarını yaylada yemiş şehirli kadın...

Bazen diyorum yukardakileri tarihin karanlık sayfalarına gömseydim, her pazar dönüşü onca yükü sırtlanıp 3 katı tek seferde çıkarmasaydım, memleket vurgunu sonrası "kalanları sabaha çıkarırım" dediğinde atlamasaydım, her çüş dediği yere han yapmasaydım, çocuğu kilometrelerce sırtlamasaydım, hele ki o 50 kg patates çuvalını omuzlamasaydım, bana bir eşek değil de kadın gibi davranır mıydı?

Bir yanım eli kalem tutan bir okur, ontolojik düşüncelerle hezayana uğruyor; diğer yanım hoyrat yetişmiş bir yayla kızı, avam biraz da zevksiz, sahici dünyanın sahici sıkıntılarıyla kıran kırana mücadele veriyor.

9/27/21

Serin bir sonbahar akşamı...

 Oğlumla yürüyoruz, serin ama dondurma yenebilecek kadar da ılık hava... köpekler havlıyor, tam korkacakken "bak anne martı geçti üstümüzden" diyor kuzucuk, martıyı takip edip havlayan köpekleri unutuyoruz.

Akşamları futbol oynuyoruz mütemadiyen, hafta sonları bir günümü komadaymış gibi geçiriyorum, bütün haftayı ancak öyle kurtarabiliyorum, tembelliğin bile cılkını çıkarmadan yapamıyorum n'apim...

Kendimi bildim bileli ordan burdan tasarruf etmeye çalışıp en temel ihtiyaçlarımdan bile kısıyorum sonra öyle bir masraf çıkıyor ki birikimimin boşa gidişini trene bakar gibi izlemekten fazlası gelmiyor elimden... her şey olacağına varıyor işte... insan rızkından fazlasını yiyemiyor sonuçta.

Akşamlar artık biraz serin, yine de incecik giyiniyorum sonra sarılıyorum oğluma, anneme, yorgana, koltuğun örtüsüne... saralanmak iyi hissettiriyor, en çok bu ılık havaları seviyorum, başka şehirlerin yazları gibi geçen ılık sonbaharlar, bu şehrin başka güzelliği... bu şehir özlediğim için mi bu kadar sevimli?!

Lise için iyi okul kazanırsa İstanbul'a gitme sözü verdim yavruya, önümde 5-6 sene var, oraya tayinim imkansız gibi bir şey, 46 yaşında emekli de olamıyorum, iş bulabilir miyim merak ediyorum.

Bir sürü ilgi alanımın hiçbirinde kalifiye değilim, iş yerimde iş niteliğim sıkça değişti artı alanımda iddialı da değilim, yetenekli olduğumu düşündüğüm işlere el uzatmayalı on yıllar oldu.

Aç kalmam Allah'ın izniyle, çok boş beleş biri de sayılmam, 3'e 5'e değil de 1-2'ye razı olmam gerekir ve kendimi sıktığım kadar oğlumu sıkıştırırım diye korkuyorum sadece...

Kaygıları gerçek ama bunlar şimdilik hayalden ibaret, bakalım ömrüm vefa eder de görürsem o günleri zaman neler getirecek!?...


8/17/21

Su içsem yarıyor

 Mütemadiyen uyuyorum, yetmiyor... ya açım ya susuz, hareket etmemek içinse hep bir bahanem var... diyabetle savaş vermiyorum, böyle giderse vücudumun yakında iflas edecek; oğluma, motivasyona, hayata dört elle sarılmaya ihtiyacım var.


100 yıl geçse de unutmayı başaramayacağım... aklıma geldiğinde ya üzülüyorum ya öfkeleniyorum ya da en kötüsü güzel zamanları özlüyorum, ayrılığın ilk zamanlarında yapmadığım kadar ağlıyorum... belki içimdeki zehri akıtamadığımdan oldu bunca dert...


Kendimle barışmalıyım, tamam, belki unutulmayacak, olsun, inceldiği yerden kopmuyorsa, çektikçe uzuyorsa, bol acılı harçla kapatalım üstünü, atalım mideye, sindirelim gitsin... millet solucan yiyor, ben dert yemişim çok mu!?


Allah dermansız dert vermesin...