8/12/21

düşünce düş kurabildiğin yaralar var, o da güzel...

Oğlumu özledim.

Bir kase kırdım evden çıkarken, evdeki diğer yara bandını bulamayınca oğlumun bantlarından kullandım, bandı bile neşelendiriyor keratanın... çiçekler içinde evler, bulutlar üstünde toplar, güneşli günler... 

Oğlum için kullandığım her sefer -acı çekmesine dayanamadığımdan muhtemelen- işe yaramaz gelirdi, iyiymiş aslında, kuzucuğun minicik çiziklere bile kullanmak istemesine şaşmamalı... 


Yarın yaylaya arabayla gitsem cuma akşam trafiğinde çok tehlikeli benim için, diğer türlü de sefer saatleri uymuyor, öğleden sonra izin almam gerekiyor ki neredeyse her cuma izin ister oldum, laf işiteceğim haklı olarak.

Gece arabayla çıkmayı tercih edeceğim diye düşünüyorum, hayırlısı...


 

8/11/21

İç güveysinden hallice

"İşe dört elle sarılmalıyım" kaygısı çektiğim sırada hatalar peş peşe geldi; telaş bana yaramıyor, rahatlık da yaramıyor, belki de ben işe yaramıyorumdur!? En az 6 sene sıkı çalışmaya ihtiyacım var, sonrası Allah kerim...


Oğlumu yaylaya bıraktım, onunlayken değerlendiremediğim her an için ayrı pişman oluyorum... alternatif oluşturabilmek için her yolu aşındırıyorum ama para ve zaman sıkıntı... 


Arabayı tekrar kullanmaya başladım, çok korkutucu... Elim hala titriyor.


Sürekli dünyayı gezdiğimi hayal ediyorum, kimi zaman kutuplardayım kimi zaman uzak doğuda, bir bak Erzurum'dayım bir bakmışsın Muğla'da, hoop balkanlarda veya bilinmeyen bir adada... o kadar rahatlatıyor ki beni, terapi niyetine, hiç bilmediğim ülke adları öğrenip resimlerine bakıyorum. 


"Yine seversin, hayat devam ediyor" diyorlar, hiç teselli etmiyor, düşüncesi bile korkunç... güçlü olmak istiyorum; çiviye gerek olmadan gönlümdeki çiviyi söküp atacak kadar, diyabet olma riskini alt edecek kadar güçlü olmak istiyorum.


Yeniden seveceksem ayazı seveyim yine, yüzümü donduran boğazın rüzgarını öpeyim, aşksa yağmura tutulayım, sağanakta yerimde duramadığım o günlerdeki gibi... 


İstanbul'u özledim… kulağımda müzik deli divane uçarcasına yürüdüğüm, dünyayı unuttuğum zamanları selamlıyorum.


Kapanmaya başladım kabuğuma yine, aslında o yüzden arabayla geldim bugün, 'olmaz'ları kırmak için.

8/05/21

dün gibi, bugün gibi

 Arabamı tamir eden kişi ve kardeşi koronadan hastanede, tamirhanenin sahibi olan kuzenim yatalaktı ona da bulaşmış, vefat etti. Ben arabayı alıp yeniden bırakmak zorunda kaldığım gün tek bardaktan su içtim, şimdilik belirti yok bende...


"Allah kurtardı" diyorlar A.abi için, oysa sadece varlığıyla bile bir çınar gibiydi, Allah rahmet eylesin... 


Cenazesine bile gidemedim, babam öldükten sonra anneme sarkmadan sırf bizimle ilgilenmek için vakit ayıran nadir insanlardan biriydi; annem 5 yıl boyunca bakmış çıraklığı sırasında ilkokulu yeni bitirmiş minicik zayıf bir çocukmuş... 


Yılda birkaç kez motosikletiyle bizi baraja falan götürür kebap ısmarlardı, Arabistan'da çalışıyordu o zamanlar... Araplardan, sınır kapılarından, kamyonculardan, siboplardan falan bahsederdi, pek de dediklerini anlamazdık ama binbir gece masalları bizim için oydu o zamanlar...


Şu dünyada en minnet duyduğum insanlardan biriydi, severdim ve çok özleyeceğim... ve lakin yine yaptım, hastayken ziyaret etmeye korktum, görmeye gitmemek için makul yığınla bahane buldum, içten içe o şey oldu yine, bir tür lanetmiş gibi, gidersem ölürmüş gibi... 


Dükkana sıklıkla gittiğim sırada vefat etmesi iyiden oturdu yüreğime, bir hastanın yakınına bile basmamam gerekiyormuş gibi bir duyguyla cebelleşiyorum... 


Ziyaret etmeliydim, helallik istemeliydim, tek yapabildiğim arkasından dua etmek.

8/03/21

Ondan bundan

 

Ne zaman basmakalıp laflar, hayat tavsiyeleri okusam her şeyim yanlışmış gibi hissediyorum, o cümlede yer alan şeyi yapıyor olsam da olmasam da bu böyle... bir şüphe genel geçere inanmayan, bir diğer şüphe, genel kabule aykırı olmanın verdiği o ayrıksı his...


Hayat masllardaki gibi değil, NLP söylemlerindeki gibi değil, dizilerdeki gibi hiç değil... kitaplar çare değil diye okumamak mı lazım, kulak mı tıkamalı süslü hayallere, gözü yormamak mı lazım aklı rahatlatmak adına... bilmiyorum.


Ne zaman konuşsam tedirginim, insanlara güvenmiyorum özellikle de kendim kişisine... 


Çocukların çabuk büyüyor olması benim için büyük dezavantaj, ben hangi yöntem diye düşünürken geçiveriyor o evreyi oğlum, bakıyorum ne de çok şeyin üstesinden gelmiş...


Ömür çabucak geçiyor, hayatımda özel bir yeri olan bir kişi daha toprak oldu, birinin gülüşüyle hatırlanması güzel şey... kendi vefasızlığım içinse sızlanmak dışında yaptığım bir şey yok.


Sağlığım için kilo vermeliyim, şeker hastasıyım artık ama zerre dikkat etmiyorum ne kiloya ne perhize...


Ciddi ciddi düşünüyorum velayeti alırlarsa diye; "üveyin en iyisini bile eşek arıları kovalasın" dediğim günler geliyor aklıma, amcası tarafından sahiplenilip kardeşlerinden daha rahat bir hayat sürse de ailesini affedemeyen arkadaş geliyor gözümün önüne, üvey annesi tarafından habire aşağılanıp duran sekteye uğratılan bir başkası, genel anlamda ciddi bir zararı dokunmamış olsa da Allah fırsat vermesin dedirten kendi üvey babam geliyor, üveylik olan için de zor, maruz kalan için de...


Belki çatıda havuz, evde piyano, envai çeşit kurs sağlayamam ama güvende hissettirebilirim, olduramadıklarımıza kartondan hayaller kesip biçer yapıştırırız çözüm noktasına... belki ciple dağ bayır gezemeyiz ama yaylada dalından kiraz toplamanın, pınardan getirdiği bir şişe soğuk suya sürüyle iltifat almanın güzelliğini, doğayla barışık yaşamanın huzurunu gösterebilirim.


Sürekli kendinden ve insanlardan şüphe etmenin yoruculuğundan yetişkin oluncaya değin uzak tutabilirim belki...


Hakkımda ne ipe sapa gelmez hikayeler anlattı kadına kimbilir, kendisini şiddetten dava eden eski sevgilisi hakkında bana anlattıkları gibi... Deli kadın imajını delip gitsem adam akıllı konuşsam, "adamı al hayrını gör görebilirsen, çocuğumun huzurunu bozmayın" desem... Hayal ederken bile "ne münasebet" cümlesi çeşitli tizliklerde yankılanıyor beynimde, sıkıntılı iş.


Rabbim tek yardım isteyebildiğim sensin, lütfen...


8/01/21

bayram şimdi başladı

Oğlum nihayet döndü, ev onunla tam bir cümbüş... Aslında yaylaya göndermem gerek, bakacak kimse olmadığı için ve maddi imkansızlıklar yüzünden, yine de bir haftalığına da olsa yanımda kalsın istedim, imkanları zorlayıp gururu kenara attım, bir yakınımdan yardım istedim.


Eski, bulduğu doktor hatunla işleri iyice ilerletmiş gibi görünüyor, dürüst olmak gerekirse kıskandım biraz... fakat öfke patlamaları yok, nedenler, niçinler, bana bunu neden yapıyorlar yok, kalp sızısı var azıcık o kadar... gidişat bu şehre gelmenin doğruluğunu bir kere daha gösterdi; gözden ırak gönülden ırak...


Olayların eksik parçaları da tamamlanmış oldu; yağlı kapıya mitili atan eski, oğlum da sebeplensin diye düşündü sanırım, ayıca kadının çocuğuna karşı dengeleyici unsur olsun diye isteyeceği tuttu velayeti... Bir çocuğun suçu için iki çocuğa bağırınca "kendi çocuğuma da aynıyım işte görüyorsun" savunması yapabiliyor baba milleti, kadınlar da salak ya düşünmeyecek "kendi çocuğuna bile kıymet vermiyor, benimkisine niye versin" diye...


Aman ne hali varsa görsün, ondaki bu ilgisizlikle ölmediğim sürece velayeti benden alması zor, çok şükür. Merak ediyorum bu ilişkisi de son bulduğunda yavrum kendisinden daha derin yaralanacak, farkına varmıyor mu?


Aslında biraz haksızlığa uğramışımlık hissi de var; o gününü gün ediyor, kendine iyi birini de buluyor, aşktan meşkten elini eteğini çeken benim. Biliyorum ömürlük ilişki onun için mümkün değil, sırf ben değil geride bıraktığı iki ciddi ilişkide de sevgilileri yuva kurup sürdürebilecek türden insanlar, huylu huyundan vazgeçebilecek mi? 


Hayırlısı artık onun mutluluğuna dua etmek içimden gelmiyor, beddua da etmiyorum, çocuğumu olumsuz etkileyen olaylar yaşamayız inşallah tek dileğim o...

7/30/21

ateş düştüğü yeri yakar

Yayla ve ağaçlardan bahsetmişken son bir kaç seferdir, yangın anne ve babamın doğduğu köye düştü.

Köydekilerin pek çoğu köyü boşaltmamış, halamlar yangının içinden keçilerini kurtarmaya çalışıyormuş ki keçiden ziyade geyiğe benzeyen yabani hayvanlar, kurbanda zapt edilemedikleri için kesimini yapıp teslim ediyorlardı.

Meyve bahçeleri ne kadar zarar gördü bilemiyorum ama kurak geçen yazlarda hastalanıp yataklara düşenler biliyorum, ne haldedirler şimdi korktum soramadım. Sanırım en çok dumandan etkilenmişler, inşallah kazasız belasız atlatırlar.

7/28/21

asra dönüşen günler

 Oğlumdan bu kadar uzun süre ayrı kalacağımı söylese biri, ölüm döşeğinde olmadığım sürece imkansız derdim.


Her gece kabus gibi... uzaktayken haftada bir aramaya tenezzül etmeyen adamın beni anlamaması şaşırtıcı değil elbet, oğlumu sırf beni üzmek için kullanıyor, ne yaptıysam ben ona... Malsa mülkse evladımın, önceliğim o, her şeyim o...


İnsan neden zulmeder bu kadar? aşka inancımı parçaladı, kendime inancımı sarstı, hayallerim için çabalarımı değersiz kıldı, bana onca yıl yaptıklarının tek güzel sonucu bu çocuk... ona kızmıyorsam, kin kusmuyorsam tek sebebi bu... onu da almakla tehdit ediyor, bağımızı kırmaya çalışıyor, neden yapar insan bunu, benim hatrım yok anladık da senin de çocuğun o, gönlünde kocaman bir çukur açma çabası neden? anlamıyorum...


Ağlasan, sızlasan, tepinsen hatta delirsen de hayat devam ediyor... 30 yılımı yalnız geçirdim, yalnızlığa alışmak mesele değil benim için ama masuma kıymak niye?


Ben 'ruhum' dediğim adamı bırakmışım geride, canımdan can gitse dayanmanın yolunu illa ki bulurum ama benden bile daha kırık dökük bir insan yavrusu nasıl büyür öyle, bir çocuğun omzuna böylesi bir aşk acısı konur mu? annesinin iş dönüşü iğrenç ter kokusuna misk muamelesi yapıp içine çeken "seni çok özlemişim anne" diyen çocuğa kıymayı cidden düşünür mü? havsalam almıyor.


Nadiren öfkelenirim, saman alevi gibidir ama cidden yakıcı ve kontrolü imkansız... küle dönmüş ateşi körüklüyor sonra "yandım anam" dese bile dönüşü olmayacak, ben yanacağım da o kalacak mı? Peki ya iki ateş arasında kalan yavru, ona ne olacak? 


Sabır, sabır, sabır...