11/15/21

aşkolsun

Hadi kabullenelim artık, aşka aşığım ben... bu sevda hiç bitmeyecek... belki evveli, ahiri, platonik olanı, kalp kıranı falan değişecek ama aşkın kıçıma tekme atsa tanımayacağım zamanlarına bile hayrandım, uzatmayalım, koyverelim gitsin hadi...

Sınırlar mı koymak istiyorum, baştan çekeyim çizgisini... kabuğumu kırmak veya derimi değiştirmek mi istediğim, olsun varsın... çizgiler aşılır savunmasız varlığım tehlikede kalır mı, kalsın...

Zaman duvara harç mı getirir, yıkmaya balyoz mu getirir bilinmez... hadi salayım gitsin.

Yaşamak istiyorum "yaşadığımı hissettiğim kısacık anlar" değil... insan olmak istiyorum, ruhumu okşamak, yaşamın hakkını vermek istiyorum, tabular yıkıp yasaklar aşmak değil kastım veya dünyamı değiştirmek niyetinde değilim, sadece pürüzsüzce nefes almak; kabadan solumadan, iç geçirmeden, boğulmadan... 

Camın ardından bakmakla, pervazdan burnumu uzatmakla, şemsiye altı romantizmiyle olmuyor... tam da eskisi gibi çıplak ayakla yağmura çamura aldırmadan ıslanmak istiyorum.

Ankara'nın karında ayazında olmazdı, olmadı zaten, bak yine bahar, belki sonbahar ama mevsim Akdeniz yine, hadi ıslanayım gitsin.

Semender ateşi değil nemi sever

Kötürüm kalmış gibi hissediyorum, aşka koşabileceğim ayakları kestiler, hayalet sancılarını hissediyorum hala aşkın... yalansız, günahsız, bakışımı zerre sakınmadan aşkla görebilmeyi özlüyorum.

Ne ara el oldu, ne ara ben mahremiyetimi takındım yine, neden hala acıyor, her karşılaşmada sil baştan acıyacak mı bu kadar?

Sene geçti, onun hayatından -artık beni alakadar etmeyen- bilmem kaç vücut geçti, yine de acıyacak mı?.. baksam da bakmasam da gözerim titreyecek mi her seferinde? zaman ilaç diyorlar, ben çoktan kesip attım aşkımı yine de kestiğim yerlerinden ha bire kanayacak mı?

Dün bütün gün oyaladım kendimi, sesine zaaf duyarım korkusuyla oğlumu bile arayamadım, şimdi işim başımdan aşmışken sicim gibi yaşlar döküyorum, mantıklı mı?

İnsanlar aşkı tekrar tekrar nasıl yaşayabiliyor, hepsi acıtmıyor mu bu kadar, tatlı mı geliyor zamanla?!... çocukken içtiğimiz paşa çayları bile dilimizi yakarken ılımış çaylara burun büker olmak gibi bir şey mi bu? Aslında bilmek istemiyorum, umudu tutuyorum sadece, kertenkele kuyruğu gibi kesildikçe uzasın istemiyorum.

11/12/21

Belki bir gün buralar da orman olur

Biz hala bize anlatılan masallarda uyuyor muyuz ne dersin?... Prensesler gibi yaşamak için çaresizcesine bir kulede mi beklemeli, minicik insancıkların omzuna boylarından büyük yükler mi yüklemeli? böyle de söyleyince kötü cadıymışım gibi geliyor kulağa... 

Dün yine bir ara sevsem mi der gibi oldum sonra hatırladım bekleyişlerin ne sinir bozucu olduğunu...


11/10/21

Portakal çiçeği ve sandal ağacı

Yalnızlık pek matah bir şey değil kabul... annem ve oğlumla epey fazla sorumluluğu sırtlıyorum, kendine bile adam akıllı bakamayan biri olarak yeni sorumluluklar, yorucu eylemler istemiyorum hayatımda, elimdekilerle mutluyum şükür... hayatımın en yalnız hissetmediğim dönemindeyim, oğlum ergenliğe girince değişir mi hislerim bilinmez ama iyi böyle...

Hem birine ruhumu ve bedenimi açma fikri cazip gelmiyor hiç... vücudum da ruhum da kusurlarla dolu, birine kendimi beğendirme isteğim çoktan ölmüş, kaldı ki eleştiri kaldıramayacak kadar da yaralar kalmış eski'den, kime neye güvenip bodoslama dalayım ilişkiye...

Çevreme laflar hazırlarken kendimi de tartıyorum sıklıkla... gönül işleri gündemime giremiyor, hani çok da sabit fikirli olmayayım falan diyorum ama ne zaman biri benimle flört etmeye kalksa ağzının üstüne vurasım geliyor, bu hissi suratıma da yayıyor olmalıyım ki bu konuda ısrarcı olan yok.

Son ödev cinsellikti, uzun uzadıya düşündüm, sorular hazırladım -sorar mıyım; zannetmiyorum- ola ki konuşursam yararım dokunur mu merak ediyorum, herkes kel olduğundan ilaç önerilerimi yadırgamazlar herhalde...

İltifat alırken domates gibi yüzü kızaran ben, cinsellik konuşurken felsefik tartışma yapıyor edasında hevesli ve ciddiyim, oldum olası cinselliğin psikolojide geniş yer tutması ilginç gelmiştir, o kadar önemli olduğunu düşünmesem de üzerine düşünmenin gereğine de inanıyorum açıkçası... 

Sevince söylemenin de hastasıyımdır mesela, yıllar yılı dilini mühürleyip nasıl tutar insan, takdir etsem de anlayamam.

Başlık ne alaka dersen; yasemin, portakal çiçeği ve vanilya kadını; yosun, sandal ve misk erkeği çağrıştırır ya çoğu zaman, ideal eşleşme benim koku dilimde bu...

11/09/21

bir buçuk adana, acılı olsun

 Dertlerin olması güzel şey yahu... şükretmeyi unuttum mu nedir... 

Çok aşırı acı yerken genzinden beynine tuhaf bir serinlik hissi yayılıyor ya yangın öncesi, bir de ağlarken ki burnundaki o sızı tatlı geliyor bana, eşsiz derecede sevimli, masumiyetinden kalmış nadide bir parça, alabildiğine insancıl...

Rahat battığında mı çıkıyor aşk meşk mevzu, derdi tasayı insanın kendi mi çağırıyor? seviyoruz derdimizi aslında...

Sevmeyi dert etmek güzel, akşama ne yapsam derdi güzel, ne olacak bu çocuğun hali demek güzel, dermanın varsa hasta olup azıcık sevdiklerine nazlanmak bile güzel...  Düşününce dert ne yük ne de yol o da yoluna bir yoldaş işte... eminim hep eleştirilmeyi sevmiyordur, belki de yerden yere vurduğum deridir dertler... 

Allah kaza bela vermesin, dert varsın sıksın canımı, canıma da daralan nefesime de şükür... 

Var olduğunun farkındalığı bile bir varlık tasası gerektiriyorken varsın derdim yaksın... küllerimden doğabileceksem silkinip tazelenmek yanmaya değer.

Diliyorum ölünceye değin çaresiz dertlere rast gelmeyelim...

11/08/21

umudun canı sağolsun

 Grup bu hafta sonlanacak, henüz bende işler rayına girmiş değil, yararı oldu grubun fakat kabul etmeliyim ki buraya yazmak daha derin ve samimi hisler uyandırıyor bende... 

Abim hedeflerinden sonuçlarından bahsederken birden ne kadar materyalist bir hayat sürmeye başladığımı fark ettim, silkinip özüme dönmek istedim ölümüne... yeni araba alıp gırtlağıma kadar borca batmışken maddiyatı geri plana atmakta zorlanacağım kesin ama çocuğuma yapacağım en büyük iyilik tüm bu çerçevelerden sıyrılmak olacak.

Doğruyu yanlışa katıp veryansın etmek marifet ya, biri "her şeyi bilirim havalarında bir inatçı" görüyor diye başlıyorum kendimi sorgulamaya... eski beni "asosyal cahil, köylü kurnazı" görmek istiyor diye yıllarca olmadığım sıfatların olmadık suçlamalarından kaçınmaya çalışmıştım... onların karşı oldukları başlıklar beni tanımlamıyor, beni tanıyorlar diye her söyledikleri şey olmayacağım, ben kendimi bilen bir insanım, herkes her şeyi bilemez elbette ama söylenenlerle kişiliğimin ne kadar uyuşup uyuşmadığını pekala analiz edebilirim, objektif olacağım diye kendime ettiğim eziyette paylarını neden almıyorlar, insanlar diğerlerine kötü şeyler atfetmekten neden çekinmiyor anlamıyorum.

Sakince anlatsam da avazım çıktığı kadar bağırıp kendimi yırtsam da kendini hoca gören bildiğini okumaya devam ediyor; ben hoca olmayayım, ben kimseyi böyle çaresizliklere itmemeyim, umut olayım ben, "sen yaparsın" olayım, "yine gel uzun uzun konuşalım bu konuyu düşünelim bir süre" olayım, nokta koymayayım, uzun cümleleri sevdim oldum olası varsın ben virgül olayım nokta kadar boyumla...

Hayat, bana iyi davran gözünü seveyim... seni sevmeyi çok istiyorum ama bazen cidden bensiz daha güzel mi olursun düşünmeden edemiyorum.

Ne zaman nefes alamadığımı hissetsem ormanlar düşlüyorum, ne zaman boğuluyormuş gibi olsam derede yüzdüğümü görür gibi oluyorum, geçiyor... kendimi iyileştiriyor muyum, iyileşmeyi erteliyor muyum emin değilim, belki grup bitince terapi almalıyım veya biraz daha fazla yazmak daha mı çok işe yarar?

10/27/21

ballı limonlu sıcak çay

 Oğlum uzun zamandır ateşlenmemişti, 2 yıl kadar önce geniz eti ameliyatı olduktan sonra pek hasta da olmadı, hiç özlememişim ateş nöbetlerini... 

40 derece ateşle şarkı söylediği bir videosu vardı 4 yaşından, şimdi de Cumhuriyet Marşı videosu var ki evlere şenlik 39 derece ateşi çıkan o değil de benim sanki... bu arada benim de ateşim var, korona değiliz ama epey feci öksürük krizleri yaşanıyor aile boyu...

Bugün mesai bitmek bilmiyor.

Rüyamda eski'yi gördüm ilk kez, benden özür diliyordu, ateş kafama mı vurdu nedir... affettim aslında, kin tutmuyorum ama derinlerde bir yerde bir özür beklentisi olmuş demek ki... 

Dün ananesinin izlediği dizideki romantik sahneye ayılıp bayılıyordu "hayırdır" dedim, "napim seviyorum" dedi anası kılıklı... "sev" dedim.

Umarım anasıyla babasının beceriksizliğine rağmen sevmeyi bilmeyen biri olmaz.