Hem birine ruhumu ve bedenimi açma fikri cazip gelmiyor hiç... vücudum da ruhum da kusurlarla dolu, birine kendimi beğendirme isteğim çoktan ölmüş, kaldı ki eleştiri kaldıramayacak kadar da yaralar kalmış eski'den, kime neye güvenip bodoslama dalayım ilişkiye...
Çevreme laflar hazırlarken kendimi de tartıyorum sıklıkla... gönül işleri gündemime giremiyor, hani çok da sabit fikirli olmayayım falan diyorum ama ne zaman biri benimle flört etmeye kalksa ağzının üstüne vurasım geliyor, bu hissi suratıma da yayıyor olmalıyım ki bu konuda ısrarcı olan yok.
Son ödev cinsellikti, uzun uzadıya düşündüm, sorular hazırladım -sorar mıyım; zannetmiyorum- ola ki konuşursam yararım dokunur mu merak ediyorum, herkes kel olduğundan ilaç önerilerimi yadırgamazlar herhalde...
İltifat alırken domates gibi yüzü kızaran ben, cinsellik konuşurken felsefik tartışma yapıyor edasında hevesli ve ciddiyim, oldum olası cinselliğin psikolojide geniş yer tutması ilginç gelmiştir, o kadar önemli olduğunu düşünmesem de üzerine düşünmenin gereğine de inanıyorum açıkçası...
Sevince söylemenin de hastasıyımdır mesela, yıllar yılı dilini mühürleyip nasıl tutar insan, takdir etsem de anlayamam.
Başlık ne alaka dersen; yasemin, portakal çiçeği ve vanilya kadını; yosun, sandal ve misk erkeği çağrıştırır ya çoğu zaman, ideal eşleşme benim koku dilimde bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder