Kötürüm kalmış gibi hissediyorum, aşka koşabileceğim ayakları kestiler, hayalet sancılarını hissediyorum hala aşkın... yalansız, günahsız, bakışımı zerre sakınmadan aşkla görebilmeyi özlüyorum.
Ne ara el oldu, ne ara ben mahremiyetimi takındım yine, neden hala acıyor, her karşılaşmada sil baştan acıyacak mı bu kadar?
Sene geçti, onun hayatından -artık beni alakadar etmeyen- bilmem kaç vücut geçti, yine de acıyacak mı?.. baksam da bakmasam da gözerim titreyecek mi her seferinde? zaman ilaç diyorlar, ben çoktan kesip attım aşkımı yine de kestiğim yerlerinden ha bire kanayacak mı?
Dün bütün gün oyaladım kendimi, sesine zaaf duyarım korkusuyla oğlumu bile arayamadım, şimdi işim başımdan aşmışken sicim gibi yaşlar döküyorum, mantıklı mı?
İnsanlar aşkı tekrar tekrar nasıl yaşayabiliyor, hepsi acıtmıyor mu bu kadar, tatlı mı geliyor zamanla?!... çocukken içtiğimiz paşa çayları bile dilimizi yakarken ılımış çaylara burun büker olmak gibi bir şey mi bu? Aslında bilmek istemiyorum, umudu tutuyorum sadece, kertenkele kuyruğu gibi kesildikçe uzasın istemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder