Üniversite okuduğum sıra Irak işgali oldu. İncirlik aile evimin yakınlarında, hiç korkmadığım kadar korktum ailemi kaybetmekten... ilkokuldayken günlerce haftalarca nükleer bomba bekledik, sınıfta tatbikatlar yaptık, sarı alarm verildiğinde on küsür kişi bantlanmış bir odada çay içerek ölümü bekledik, korkmadım ama ailemden neredeyse bin km ötedeyken korktum savaştan...
Bir gece savaşa dair korkunç bir kabustan uyandım, yatağım terden sırılsıklamdı ama vücudum buz, yüzümün tamamı onlarca arı tarafından sokulmuş gibi şiş... çığlığıma uyanan oda arkadaşım ışığı açtı, ışığın farkındaydım ama gözlerimi aralayamadığım için önce kör olduğumu sandım, getirdiği suyu içmeye çalışırken dudaklarımın balon gibi olduğunu fark ettim, dilim bile şişmişti konuşmakta ve yutkunmakta zorlandım. Hastaneye giden dolmuşa binmek için 15 dk, hastaneye varmak için 20 dk yürümek gerekiyordu, yürümeye mecalim yoktu, taksiye param yoktu, benimle ilgilenebilecek kimse de yoktu, evde çaresizce gözlerimin açılmasını bekleyip tavana yüzümü sabitlediğim sıra ılık yaşlar yanağımı dondurdu, doğalgazı açabilecek kadar harçlık da yoktu, çok aciz hissettiğim ilk andı, son olmadı.
Savaş gibi ya da kabus gibi olmayan çaresizlikler var, kuşkusuz daha ağır meselelerde bulut olup dağılacak ama üstüme şimşekler yağdıran dipte çaresizlikler... o an dibin dibi, bir başka an anlamsız sayılacak sinip kalacak ufak tefek meseleler... "öldürmeyen güçlendirir", "düştüysek kalkarız", "düşe kalka ilerliyoruz" vb... derde bile umut bağlayabilen insanlara imreniyorum, ben de sıkça söylüyorum, ağzıma yakışmıyor.
Dilime dua güzel gidiyor... dualar samimi, dualar kabussavar, dualar karamsarlığa inat ferak ve ışıklı... bu da geçer yahu...
Elbette ki herşey geçiyor geçmesine ama bazen yaşanırken bıraktığı izler bir ömür kalıyor...
YanıtlaSilTüm algını çarpıtan dağıtan izler hayata daha sıkı sarılman için kamçı da olabiliyor, hayat çok tuhaf...
YanıtlaSilHer şeye rağmen yaşamak güzel şey be kardeşim ;)