11/04/22

aklımı seveyim

 Hayatı; çok fazla beklentiye girmeden ve çok da kısıtlamadan, yani kendi ayağıma çelme takmadan yaşamak isterim, fakat ayarı tutturmak zor, olur belki zamanla, kim bilir...

kendim hakkındaki tutumum çocukluğumda çok olumlu değildi ama olumsuz sayılmazdı hatta zaman zaman annem -dili keskin bir eleştirmen olduğu halde- olduğumdan çok daha olağanüstü hissettirirdi, her şeyi yapabilirmişim gibi gelirdi.

İlk isteme mevzu olduğunda 14 yaşındaydım, "sapıklık" diye düşündüm, sıkça "yaşına göre olgunsun" lafı duysam da aklım hala kaf dağının ötesindeydi, vücudum konusunda bir fikirleri olamazdı çünkü ilkokuldan sonra abimin eskileri cüssesi gibi iriydi, üstelik aldığım kıyafetler de kendimden iki beden büyüktü, nedense uzayacağımdan emindim -14 yaş sonrası bir cm bile uzamadım- nereden baksam saçmaydı ama benzer teklifler gelmeye devam etti... yetimdim ya, önüne bir tas yemek koyup kaderi kabullenmesi kolay gözüküyordu uzaktan bakınca muhtemelen, kaybetmeye alışık olmalıydım dik durmaya değil... toplumun bu tarafını görmek, üvey babamın evden def etme çabaları ters tepki yaptı bende, evlenmek istemedim, tek kalmak da istemedim, üstelik alabildiğine dik kafalıydım.

21 yaşımda sevmeye yeteneğim olmadığını düşünmeye başlamıştım, çekici bulduğum erkekler oluyordu ama arkadaşlık kurduklarımla bile derin bağlar kurmak gözüme mümkün görünmedi, tabi ki aşık olana kadar... 

Duygusuzluğumun temelinde sıkı sıkıya bağladığım duygular olduğunu keşfettim ve pandora'nın kutusunu açan "aşk" oldu, aşık olduğum kişiyle asla ast-üst ilişkisinin ötesinde bir şey yaşamadım, arkadaş bile değildim ama "bu insanla bir ömür yan yana olmak güzel olurdu" hayaline kement attım resmen, duygular serbestti hayallerim kördüğüm... 

İşte benim asıl sorunum aşkla başladı... aşk bitti velakin duygularıma dizgin vurmayı ve dümeni aklıma vermeyi beceremedim, tabi ki hayatım kaostan başka şeye dönüşemezdi, tüm o duygusal kötü kararlar benimdi... aşk masumdu, kalbimi kötü yollara düşüren bendim, kötü olmayı ben seçtim... bak hala tüm o yıkımın ardından çığlık atmayı sürdürüyor duygu denen aşüfte!

Duygular çok üç kağıtçı, evliliğim esnasında defalarca aldatıldım ama kendini sokak kadını gibi hisseden benim, böyle hissin içine tüküreyim, aklım böyle derken duygularım çirkef yapmayı bırakmıyor, aldatıcılığından nefret edecekken nasıl da tongaya düştüğümü gör işte, nefret de bir duygu deli olmamak işten değil...

Aklımı başıma devşirmeye ihtiyacım var, kendimi sevmeye değil... hislerimi değil sezgilerimi dinlemeye ihtiyacım var... özüme döneceksem, duygu canavarının ipleri koparmadığından emin olmalıyım, restorasyon çalışmaları çöpten başka şey değil bu haliyle...

2 yorum:

  1. kendi hakkında olumlu düşünmen gerekiyor, kendini affetmelisin yani, sen değil hayat suçlu :)

    YanıtlaSil
  2. Ben bir başkası olsam kendimi kesinlikle affederdim, ben de anlamıyorum affetmek neden bu kadar zor

    YanıtlaSil