7/20/22

Baktığım her platformda aynı şarkıyla yüzleşiyorum

Yaylada tatlı bir rüzgar, ağaçların arasında beni dinliyorken sustum ve ağlamaya başladım, küçüklüğümde annem çocuk ağlamasından nefret ettiği için mi yoksa "yut sesini duymayacağım" dediğinde ses çıkarmama konusunda antrenmanlı olmamdan mı bilinmez, hiçbir şey yokmuş gibi ağrıyabiliyorum, gözüme toz kaçtığına ikna edebileceğim kadar düz aktılar yine... ağlarken yırtındığım, kendimi yerden yere vurduğum zamanlar olması şaşırtıcı fakat bana uyan daha çok böyle dümdüz olanı gibi geliyor, alışkanlık ölümden beter...

Ellerim ve ayaklarım topraktaydı, uzandım önüme piti piti düşenleri görmezden gelmek istedim, kapadım gözlerimi ter akıtırmış gibi tuzlu ılıklığın boynumda yol buluşunu kolaylaştırdım, derken, araba sesi geldi, toparlandım biraz, tozlu ellerimi toprağın biraz daha içine iteleyip omuzlarımla yanağımdaki ıslaklığı yok ettim, tam kıymığı çıkarmak üzereyken irin yerine kan çıkmaya başladığı, iğne sokmadan batıktan kurtulamadığım inatçı anlardan birine yakalandım.

Yıllardır dinlemediğim "simply red-stars" resmen kulaklarımda çınladı, internetin çektiği o ıssızda olduğum için şarkıyı açabildim, sesini sona getirdim fakat ağıdım sessizde kaldı... Şarkıyı ilk dinlediğim an pek de sessiz değildi hıçkırıklarım, ortaokul sonu veya lisenin başlarındaydım... tarih net değil ama filmi hatırlıyorum; eşi ölünce kızıyla kalmış bir baba, durmaksızın ağlayan bebek, sesi sonuna kadar açılmış bu şarkı... babamı özlemiştim, hem de çok fazla... tanımadığı adamı nasıl özlesin insan, çocukluğumun n saçma sorusu "babanı özledin mi?" oldu ama ergenliğim onu umutsuzca özleyip tanımak isteyerek geçti, ona dair koleksiyonlar, hikayeleri, bilinen maceraları, kalan ufak tefek eşyası el yazısı, kalemi, rakamlar ve çiziklerle dolu not defteri, bıyıklarını düzelttiği makası... hepsi fazlasıyla değerliydi.

Şarkıyı birkaç kez üst üste dinleyince gözlerim hainlik etti, şiştiklerini hissedebiliyordum, burnum da tutmamaya başlamıştı, toparlanıp annemin yanına gittim kucağına uzanıp uyukladım sonra ilgisini çekeceğinden emin olduğum bir laf attım ortaya, uyuyacakmışım da onun sorularına maruz kalıyormuşum gibi sesimdeki titrek tınıyı esnemelerle boğarak gözümü açmadan yarım saate yakın mızırdandım durdum, arada annemin elini alıp başıma koydum, otomatik olarak okşamaya sonrasında bit kontrolüne çıktı, gözlük bile getirdi, çocukluğumun da rutini buydu, kontroller sıklaşırsa huylanıp saçımı kazıtırdı ba o olmadı işte...

Tanımasam da seviyorum seni... araştırdıkça bulduğum ve tutunduğum insaniyetin için teşekkür ediyorum, ardından akıttığım her damlaya değersin, eminim iyi hallerimdeki gülüşlerime de değersin... iyilik Allah'tan elbet ama kökünden ucuna kötü olmadığımı hissettiren bir "insan" olduğun için, köklerimi iyiliklerle beslediğin için teşekkürler...

Bir doğum günü dileği tutacaksam seni tutmak isterdim, unuttuğum anılardan birini anımsamak veya güzel huylarından birini kendimde bulup biraz daha yakın hissetmek... ergenliğin tüm o özlemin içinde bana sunduğu hediye oldun, varlığın için teşekkürler, ağladığıma bakma ölüyken bile pek çok diriden alaydı babalığın, kızın olduğum için mutluyum, seni seviyorum.




5 yorum:

  1. off yaaaa burnum sızladı, annatsana biraz bize onu, duyduklarını, hikayeleri yaaa.

    YanıtlaSil
  2. Uzun uzadıya bir yorum yazıp sildim, onunla çok övünürsem onun hayrını kaçırırım gibi geldi, Allah ruhunu şad etsin...

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel anlatmışsın duygularını, bana da yaşattın şuan ki, bloğunu ilk ziyaretim, normalde sizli bizli yazardım fakat okurken öyle sen gibi hissettim ki kendimi, sen diyorum o yüzden , ışıklar içinde uyusun babacığın,ruhu şad olsun.

    YanıtlaSil
  4. amin...

    ziyaretiniz için teşekkürler

    YanıtlaSil