9/22/21

kendi kendime

Ödevlik bir yazıyla daha buradayım.


Kendime;

Sınırlarımı aşabileceğim halde, olduğum yerden bir adım geride durduğum için kızgınım.

En iyisi için dua ederken kendimi liyakatsiz gördüğüm için, kendimi bile ikna edemezken dilimdeki samimiyetsizlik için kızgınım.

Çekingenliği masum görüp üşengeçliği yanına yoldaş ettiğim için kızgınım.

Ortaya koyamadığı potansiyel için millete söylenip duran başkası olsa "laf yapma icraat görelim" derdim, kızgınım.

Eğitim konusundaki maymun iştahlılığıma 'başladığımı bitirmeliyim' düsturu eklenince kaosa dönen öğrenim hayatım için kızgınım.

Korkup gözlerimin önünden geçip gidişini izlediğim her yeni başlangıç için kızgınım.

En çok ama en çok o boş konuşmalar için kızgınım, ne zaman lüzumsuzluk yapsam kendimden nefret ediyorum ve o boşboğazlıklar, of of offff...

Plansızca içine daldığım ve olduramadığımı kabullenmeden debelendiğim meselelerle israf ettiğim zaman ve enerji için kızgınım.

Sağlığıma dikkat etmediğim için kızgınım.

Sağlıksız düşünceleri defetmek için dibine vurduğum atıştırmalar,  zamanımı yiyen sine-masal beyin karıncalanmalarıyla avutulmuş yapay mutluluklar için kızgınım.

Başkalarına kıyamayıp üstüme yük ettiğim sorumluluklar için kızgınım.

İhanet ettiğim hayaller için kendime kızgınım.

Yapabilecekken yapmadıklarım için, pişman olacağımı bilsem de geri durmadığım sözler ve eylemler için kızgınım.

Pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşadığım için kızgınım.

Zamana ayak uyduramadığım için, zamanı durduramadığım için, zamansız çıkışlarım için, zamana yetişemediğim için ve işlerimi zamanında yetiştiremediğim için velhasılı kelam zamanı yönetmedeki başarısızlığım için kızgınım.

Görüntüm konusundaki özensizliğim için kızgınım.

Yıllar geçtikçe anneme daha çok benzediğim için kızgınım.

Yanlış anlaşılmaları, 'el ne der'i dert etmeyip diline düştüğüm el alemin derdine yandığıma kızgınım.

Kendimi hep ikinci plana attığıma kızgınım.

Bunca insan görüp çok farklı ortamlarda bulunduğum halde insan sarrafı olamayışıma kızgınım.

Sarsak ve kararsız kaldığımda panikleyip aceleci davrandığım için kızgınım.





Sana;


Sıkıntı yaşıyorken oturup adamakıllı konuşmadığın için, olmuş bitmişin ardından sessizliğini korumadığın için kızgınım. 

Düzeltme fırsatı bile vermemişken her hatayı bana mal etmene kızgınım.

30 yaşında olmak hayatın her alanına hakim olmayı gerektirirmiş gibi bilmediğim yerlere çerçeveler koyup bildiklerimi yok saymana kızgınım.

Anamın eviyle hayatımı sınırlamadığım halde her ağzını açtığında kaderimi doğduğum eve hapsettiğin için kızgınım.

Aklımı ve duygularımı hafife aldığın için kızgınım. 

Evin denetmeni değil hayatımın ortağı olduğunu unuttuğun için kızgınım.

Biz olmayı sevdim diye benliğimi hiç etmene kızgınım.

Hata yaptığını kabul etmek yerine suçlamana, özür dilemek yerine çoktan affedilmişsin gibi her şeyin üstüne perdeler çekmene kızgınım.

Doğruyu yanlışı tartışabildiğim adamken yargıcım haline gelmene kızgınım.

Önyargılardan ve peşin hükümlerden nefret ettiğimi bildiğin halde beni kalıplarla sıkıştırmana kızgınım.

Beni en zayıf noktalarımdan yakalayıp güvensiz ve çaresiz hissettirdiğin için kızgınım.

Suçlamaların, yargıların ve tespitlerin yok yere değildi ama ayrılığın sorumluluğunu tümden omzuma yüklemeye çalıştın ya... "Başaramadık" demek için bile 'biz' gerek, bunca yıllık yanılgı için hem sana hem kendime çok kızgınım.

O çok sevdiğim evimi içinden çıkamaz hale geldiğim sorumluluk çukuru haline getirdiğin için kızgınım.

Yakınlarımla arama görünmez duvarlar inşa edip her meselenin formülüne aileni koymana kızgınım.

Hayatıma adını tek geçip yanımda durmayışına, beni bir dolu yabancının arasında yapayalnız bırakmana kızgınım.

Hiç yaşanmamış gibi unutuverdiğin için kızgınım.

Her karşılaştığımızda attığın kin dolu bakışlar için çok ama çok kızgınım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder