dur bakalım n'olcak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dur bakalım n'olcak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/13/21

Şehrin gecesinde parlayan tek yıldızı buluta kaptırmak

Karışığım bu sıra; ciddi boyutlarda masraf, tonla nasihatin yerine geçebilecek uykuma bile musallat olmuş bir korku ve tabi kötüsünden koruduğu için yaradana çokca şükür...

Ömrü billah kalabilirmiş boynumdaki ağrı "fıtık atmıştır" dediler.

Şoku üzerimden biraz attım, masraf henüz net olmasa da durum pek iç açıcı gitmiyor, kasko olmaması da tuz biber oldu.

Tamir edilmemiş halde arabayı elden çıkarayım istedim ama yenisini almama imkan vermeyecek derecede düşük miktarlar mevzu bahis, sürebilir miyim hala emin olmasam da hem iş yerimden hem de ailemden bu yönde baskı var. Hayata sıfırdan başlayayım derken cüzdanı deleceğim aklıma gelmezdi.

Ev bomboş, oğlumu özlüyorum.

Evladından üzüldüğümde saçımı okşamasını beklemek eziklik belki, yine de o minik ellere her zamankinden çok ihtiyacım var ne yapayım...

Gönül istiyor ki sadaka vereyim, adak keseyim falan ama kredi çekip hayra hasenata girişmek pek mantıklı gelmiyor, gelen giden de soruyor hayrın gizli olanı makbul değilmiş gibi, ayıp geliyor ne dersem diyeyim.



6/14/21

Akıcı ruh hali serüveni

Banyoyu yaptırdım; ustalar ufak işlere burun bükük gelmiyor diye sıfırladık, giderler artık çalışıyor şükür, musluk da akıtmıyor ama bu sefer de lavabonun suyu gitmiyor, nereden olduğu belirsiz bir sızıntı var, şaka gibi...


Bir kitap vardı sevdiğim, evin tamamında tıkanıklık sorunu yaşanıyordu da manevi tıkanmaya yoruyordu yazar... cidden mi diyorum, bunun için de kendimi suçlu hissetmeli miyim?


Dün gece her zamanki gibi yatmadan evvel havadan sudan sohbet ediyorduk oğlumla, birden benim ve babasının maaşını sordu, yuvarlak rakamlar söyledim, "ikisinin toplamı iyiymiş" dedi. "Neden topladın ki, babanın maaşıyla ne alakamız var" dedim, "belki yine birlikte olursunuz" diyince anlatmaya çalıştım bunun mümkün olmadığını, ağladı. Ne para mevzunu açmasına bir anlam verebildim ne de ikimizle ilgili ümidi olmasına... Bu konunun da tıkandığını hissediyorum, kabul etmek istemiyor sanırım. 


Anneme sordum açmamış öyle bir mevzu, para ne alaka çözemedim. Bazı şeyleri şimdi alamam diye erteliyorum ondan mı dert etti kendine, anlayamadım.


"Ölüme gidelim dedin de mazot mu yok dedik" modunda araba sürmeye başlamıştım ki ciddi bir kazayla burun buruna geldim. Motosiklet sürücüsü çok kızgındı, acayip korktum. Korkunca epey tereddütlü sürmeye başladım, sanırsın acemiliğin ilk günlerindeyim, bir an önce bu korkuyu atamazsam sürmeyi bırakmalıyım ama sürmek dışında seçeneğim de yok. 


Ömrün su gibi akıp gittiği yerde sızdırılan bu anlar kimin tepesinden aşağı şıp şıp damlıyor merak ediyorum, o da kapıma dayanır mı bir gün?


5/28/21

İki çivi de sen çak, emeğin sinsin...

 Evdeki çekmeceyi tamir edeyim dedim ikiye ayrıldığı yetmiyormuş gibi yerinden çıkarmak da mümkün olmadı, çekmeceye kızıp tüm dolabı değiştiresim var -sırf kızmak değil elbet- topyekün dökülüyor.


Geçen yıl yavruyla saksı yapmak güzeldi, bu sene kapılardan başlayıp tüm mobilyaları boyamak istiyorum onla beraber ama çekmece gibi elimde kalmalarından korkuyorum. 


Cesaret edebilsem mobilyalara kendi çizimlerimi yapmak geçiyor içimden, gençken hiç düşünmeden duvara boyaları boca etmiştim, zerre cesaret kalmamış.


Annem ve abim boyama fikrine şiddetle karşı... habire alet çantası için ıvır zıvır almama ve tamir girişimlerime bir anlam veremiyorlar, bunda henüz tam olarak çözebildiğim bir tamir olayı olmamasının da payı büyük tabi... 


Acemilikte olur diyorum, yoluma devam ediyorum. Dur bakalım nasıl olacak?!...






4/28/21

Hassas mevzu

 Geçmişte "olduğum gibi görünmüyor muyum?" diye şüpheye düşerdim çünkü sıklıkla 'dışarıdan göründüğün gibi değilsin' lafını işittim. İki yüzlü değildim, kişiliğim kabak gibi ortadaydı; kabuğum alabildiğine kuvvetli, zaafiyetlerim derinlerimdeydi. 


Kaplumbağa yavrusu kirpiye dönüşmüş olabilir mi? Bu ara en sık duyduğum "fazla hassassın" oluyor. Uzun yaşamak istiyorsam cidden, sağlıklı beslenmekten daha mühim aklına mukayyet olabilmek.


Bir anneyi yeni yetmeden 'kolay' düşündüren ne anlayamıyorum. Ne zaman kafamı pencereden çıkaracak olsam dikizlediğini gördüğüm karşı komşum veya tuhaf aramalarla bloga gelen kişi blogumda aranan kelimelere yer vermemiş olsam da beni adres gösterebilen google garip cidden... böyle durumlarda yapay zekadan cidden korkuyorum. 


Ne komşum yüzünden evi terkedeceğim, ne gelen gidene takılıp blogu boşlayacağım, ne de google tehlikesiyle teknolojiye küseceğim... yok da saymayacağım.


Yine hassasiyetim tutmuş olabilir mi?

4/09/21

Dut ağacı altında pembe çiçekler

 

Umudun önü bahar, çiçekler kadar güzel...

dutlar, maya hoşu ferahlığıyla umut kadar taze, umut kadar canlı...


Oğlum günlük tutmaya başladı, büyüyüp okuduğunda gülmekten göbeğini çatlatacak cümlelerle, yeni doğmuş tayların adımları gibi dağınık bir yazıyla ama alabildiğine samimi ve sevimli...


Babasını görmek için gün sayıyor, onun yaşadığı zorluklar ebeveynleri yüzünden, ona mahcup hissediyorum, onun için  yaşadığını düşünen ben “buraya gelmekle hata mı ettim” diyorum ama buraya gelme nedenim oydu aslında, o hayatımda olmasa tercih edeceğim şehir Adana değil İstanbul olurdu.


babasıyla mesafesi için üzgün olsam da onun gelmemesine mesafenin bahane olması hayrına da olabilir, ondan nefret etsin istemiyorum.


Arkasından kızgınlıkla konuşuyorum bazen, yine de nefret etmiyorum eski kocamdan, özlediğim oluyor ama affetmiyor kalbim, ayrılığın bana iyi geldiğini biliyorum ama ona iyi geldiğini görmek beni sinirlendiriyor, bir şekilde ‘ettiğini çekecek’ diye mi geçiyordu içimden emin değilim, daha çok bensiz iyi olması kalbimi kırıyor sanki...

 İkimiz de iyiysek aşk bir yanılgı mıydı? 9 yıl kağıttan bir gemide suya karışıp eridi gitti mi?


Zor dostum zor... 


Ne çivi üstüne çivi, ne de başka vücutlar ilgimi çekmiyor... hayal kırıklığından mı, kadınlığımdan soğumaktan mı, aşka inancını kaybetmenin etkisi mi, bağlanma sorunlarının çözülemez boyutlara gelmesi mi, güven sorunu mu ne denir buna bilmem.


Umut yine de pırıl pırıl, arabamın rengi evimin balkonu işyerimin bahçesi gibi cıvıl cıvıl umut, oğlumun gülüşü kadar ferah...

2/10/21

Defter arasından düşen kuru yaprak

Uykusuzluk sorunum ayyuka çıktı.


Beklediğim biri yok, gecenin ortasında yerinde mi diye kontrol edeceğin bir hain yok, önceki kadar stres de yok, haliyle bir süre düzene giriyor gibiydi, en azından toplamda 6 saat uyuyordum gece ki yetiyordu gündüz düşlerine dalmamak için... 


Boşanma kararımdan beridir ilk kez sıfır uykuyla gün geçiriyorum, aklımda malum şahıs, bu ara o kadar sessiz ki korkuyorum, "çocukla ilgili sinsilik peşinde mi?" derken "sanki çok da umurundaydı" diye geçiriyorum içimden...


Çok değil 2 gün önce umursamadığımla övünüp kendimi takdir ettim, şimdi kendimi utandırmak istercesine bir an aklımdan çıkmıyor.


Çivi çiviyi söker diyorlar, hayatımda bir başkasını istemiyorum ama "sev" diyorum, platonik olarak sev, uzaktan sev, fan olarak sev, hobi olarak sev alengirli meselelere girmeden... elbette farkındayım ayağımı suya sokmadan okyanuslar aşmak istediğimin...

Lisede rüyama birkaç kez kez giren anime karakteri kılıklı tipi hatırlamaya çalışıyorum, ilk kez beni heyecanlandıran imkansız adamı, neden olmasın... kırmızıya çalan koyu kahverengi gözler, tek hatırlayabildiğim... cidden uyumak istiyorum, belki olur ya lisedeki gibi sırf onu görürüm umuduna uzun uzun uyurum yine, gece darmadağın olmadan, hep kaygıyla karanlıkta uykuyu savaş meydanına çevirmeden, bir bakmışım tatlı tatlı uyumuş kalmışım...


Adana'ya taşındığım gün tırnağımda kalan iz, ellerimdeki çizgiler, yorgun bakışlarım... yaşlanmak için erken, gençlik kaf dağının ardında kalmış, ne masalların tadı var ne oyunların...




1/14/21

böyle değildim sonradan oldum

 Memnuniyetsizliğimle de boşanabilir miyim? 


Şükür kötü durumda sayılmam ama bi tatsızlık bi buldum bunuyorumculuktur gidiyor hayırlısı... 


Tabi ki maddi durumum pek iç açıcı değil, insanlarla ilişkilerimde ciddi sıkıntılarım var ama bu değil, yani onlar öyle aşılmayacak şeyler değil... ve lakin ufak tefeke takılmak, anneme atarlanmak, oğlumun saf masum aşkına mum dikmek gibi hiç de kendime yakıştıramadığım tuhaflıklar, bi haller bi haller... 


Normale döneyim desem de dilime yakışmayacak, zira bu zatta hiç olmadı normal... ayarında kalabilmek dileğiyle ne diyeyim...

1/07/21

ökseotu

 Üzüldüğümde kırıldığımda sinirlendiğimde tutmamaya başladım, benim için zor, tanıdıklar için de zor olsa gerek katır tepmişe dönüyor çoğu ve daha tepkili geri dönüşlerle karşılaşıyorum, kim bilir pek çok kişi de benim için geri çekmiş bi şeyler söylemekten kendini belki... Annem dengemin bozulduğuna yoruyor, oysa ben denge kurmaya çalışıyorum kendimce...


Bunca negatif yükle uzun yol yürümek imkansız, aldırmıyorum laf işitsem de, küsene darılana da laf etmemeye çalışıyorum çok tutmadan kendimi tabi... İçerim delik değik nefesimi tutsam kaçıyor bir yerlerden zaten...



12/24/20

şeridinde kal, çizgiyi kaybetme


 Her şeye bebek adımlarıyla yeniden başladım. sen de emekleyerek ben diyim sürünerek, Allah ne verdiyse koşmak için hevesleniyorum. Yeni hayat, olağan haller... tek korkum yaşadığım sınavları tersten okumuş olmak; onlarda başa saracağım korkusu beni öldürüyor.


Araba sürmeye çalışıyorum, tam zamanlı çalışma+hafta sonu yasağı derken zaman oldukça kısıtlı ve ben hala kötü bir şoförüm... Direksiyon dersi alıyorum ama yeterli gelecek mi bilmem, haftaya ders için tekrar izin almam da mümkün değil... gelip giderken beni yönlendirecek bir çılgın da bulamadım, hayırlısı bakalım.

çaresizlikten trafik canavarı...



12/21/20

zemheride soğuk su

 Birkaç günden beri allak bullak olmuş durumdayım.


Eski kocam bana alenen yürüdü... derdi barışmak değildi, yeniden başlamak değildi, yanılsam üzülmekten çok sevinirim ama belli ki derdi intikam bile değildi. 


Bildiğin bir vücudum var, sıfır gizem, herhangi bir numarası da yok, etten ve bolca yağdan ibaret... evliyken dönüp bakmadığın veya umursamadığın bu et yığını şimdi neden!?... saçma, benim aklımın alabileceği bir şey değil bu, bir vücudun çok ötesinde şeyler verdim, cidden çıldırtıcı... 



bu adamla açtım gözümü, yıllarca gözümün ucuyla bir başkasını süzmedim, bu sülükle gönlümü kilitliyorum, ne acı...


Bu olayın sabahında geçmişe dönmeyi dilemiştim, hamileliğimin son aylarına, her şeyi farklı yaptığımı hayal ettim hatta umutsuzca yalvardım, duanın gücüne inanıyorum. Neyse ki Allah gerçekten merhametli, gerçekleşmesi facia olacak şu saf salak duanın içtenliğine rağmen beni korudu, teşekkür ediyorum.


Çocuğum ve yaşanmış tüm güzel anılarım adına minnettardım, şimdiyse dilimin ucuna gelip gelip gidiyor beddualar, bırak dilimin duasını zehirlemesin, diyip yutuyorum.


10/08/20

Bu da böyle bir anı olsun

Boşanıyorum.

Yasal süreç başlayalı neredeyse 2 ay oluyor ve yaklaşık 1 ay sonra tamamıyla bitecek. Benim içinse 3 kere söylenmiş tek bir sözle manen sona erdi, sözcüklerin gücü ürkütücü...

Çok çalıştığım bir derste tekrara kalmış veya üniversite sınavında soruları kaydırmış gibi hissediyorum, evliliğime notlar veriyor değilim ya, öğrencilikten daha iyi bildiğim bir şey yok şu dünyada... "sıfır, otur yerine" sesi kulağımda.

Üzücü fakat üstündeki tonluk bir kayadan kurtulmuşsun gibi aynı zamanda... akmasını beklemediğim anlarda gözünden inen yaşlar olsa da ılık bir yağmurda duyduğun bir ferahlık hissi de var.

Ne olduğumu nasıl hissettiğimi söylemek için erken muhtemelen, şimdilik böyle... hala ailemden destek görüp, arkadaşlarımdan teselli duyarken böyle... dost acı söylemeye ailem iyiliğimi düşünmeye başladığında dananın kuyruğu kopacak büyük ihtimalle...

Tek tesellim oğlum, en ağır yük onda, haksızlık ediyor olmaktan korkuyorum... dilerim hayat hep iyilikler güzellikler getirir ona... Ben bunu sağlayamam ama dua kaderi bile değiştirir derler, dualarım şimdi sadece oğluma...

Evliliğimin başından beri hata olduğunu söyleyen veya ima eden bir sürü insan oldu, bu da bana yapılmış bir haksızlık gibi geliyor, bu kararı veren bendim, bitti diye silinip gitmedi ki, yaşanmasa daha mı iyiydi? sırf kuzumun varlığı için bile katlanamam düşünmeye...

'kendi düşen ağlamaz' diye baskı kurmaya hak buluyorsa bu toplum, ne demeye düşenin yoluna sövüp dururlar anlamam... yolumdaki taşları almayacaksan şayet; düşmüşüm, kalkmışım, ağlamışım, gülmüşüm sana ne...

Boşanmanın en kötü yanı, kararlarının 5-10 kişiyi birden fiilen etkileyeceği çok bilinmeyenli bir denklemde tüm sorumluğu almanın beklenmesi, en kötü kararın bile kararsızlıktan iyi olduğu dipsiz bir kararsızlığa itilmişsin hissi, en kararlı kararsızlık hali...

Bayılmıyorum boşanmaya, evlilik tek başıma yürütebileceğim bir durum olsa asla boşanmazdım. Bittiyse inkar etmek intihar etmekten farksız evlilikte... 

Boşanınca daha çok ilmek hissetmek boynunda, aradığı huzuru vermiyor insana... nefes alma isteğim sessizce geri çekiyor kendini, nefesimi yeniden tutuyorum.

Eskiyle aramda 10 yıl 30 kilo ve sorumluluğunu üstlendiğim bir can var ama eskisi gibi can-ı gönülden söylemek istiyorum "bu da geçer yahu" 

11/01/19

hey gidilerin zahmetli kişisi...

aile saadetim yerle bir olurken sadece seyirci kalabilmişim gibi geliyor.

tam bir adım atayım derken bakakaldığım tüm olaylar arasında, onunla beraber tükendim... merak ediyorum 'kişi sevdiğiyle beraberdir' dedikleri böyle bir şey mi? onunla sefil, onun kadar pişkin, bir o kadar kaypak hale gelip onun karakterinin yok oluşunu izlerken, "seni" yitirmek mi?...

galiba bir birimize hiç mi hiç iyi gelmedik. yine de tanıştığım güne lanet edemiyorum, o benim için gerçek aşk olamasa da, en saf aşkım onun sayesinde hayat buldu.

keşke bu kadar kötü olmasak... keşke yıkılan güvenimle beraber vermeseydim onurumu ve gururumu... keşke bir hal çaresi bulmanın yolu olabilse... keşke bunca geçen zamana rağmen tekrar tekrar arkamdan bıçaklamasa... keşke her seferinde bu kadar acıtmasa...

bu sefer kesin bitiriyorum deyip, bize zarar vermeyi aklından geçirmesin diye ölümüne korkuttum onu... sonra deliye vurdum, yanımda olsa yeter gibi geldi yine o anda... yetmiyor... kıskançlık tüm hücrelerimi gezinip ruhuma işleyen bir zehir gibi... 

anlamsız bir ikilemin içinde debeleniyorum, bir yanım sımsıkı sarılmak istiyor bir yanım yüzüne bakınca kusmak istiyor. ondan da onunla hala beraber olduğum için kendimden de tiksiniyorum.

insanın kendinden tiksinme hissini karşı benliğini korumak için beyninde dönen dolaplar ilginç... neden aldatılan kadının 3. tekil şahsın saçını başını yolduğunu anlamazdım eskiden, kadın denen varlığın dolambaçlı aklı işte, acılarını paylaşarak azaltmaya çalışıyor.

tüm bunlar geçmişte kalır mı acaba?

'sorun sende değil bende' desem kabus sona erer mi?

peki ya buna gerçekten inansam, umursamaktan vazgeçirir mi bi zahmet?...

düşündükçe daha evlenirken bunları öngördüğüm anlar fark ediyorum, aklıma gelir gelmez geçiştirdiğim veya senaryoyu kestirip attığımı anımsıyorum hayal meyal.. tabi saniyenin binde biri kadar süren karamsarlıklardı o günlerde, gerçeğim olamayacak kadar uzaktaydı aşk körlüğünde...

o değil de 39 yaşımda hiç olmayacak bir 'ben' daha yaşıyorum... fabrika ayarlarına dön seçeneği kişilik için de olsa ne güzel olurdu. 

kocamı biraz tanıyorsam, bu sıralar bu evliliği benden daha çok bitirmek istediğini söyleyebilirim... ne planladığını öğrenmekten ciddi anlamda korkuyorum.

beni taş mı sanıyor ki böyle hoyrat bana karşı? acı çektiğimi görse durmuyor, öfke duysam durmuyor, hissizleşmemi bekliyor olabilir mi? yok muhtemelen aklımın ötesinde bir kazık yiyeceğim yine, tahmin edemesem de...

bu uykusuz gecelere bünyem daha ne kadar dayanabilecek?

5/14/19

eziklik tarihinde şanlı bir sayfa

"Balina koca gövdesiyle sadece ağzını açıp yemeğinin ona gelmesini bekler ve aç kalmaz ama tilki karnını doyurmak için hep didinir durur yine de aç kalır." bunu ilk duyduğumda sadece hırsla ilgili olduğunu düşündüm, orta okuldaydım ve benim için önemli bir insanın ağzından dinlemiştim, hayatımı şekillendiren öykülerden biri oldu. hırs konusunda hep temkinli oldum ama bir yerlerde yanlış giden bir şey oldu kesin.

Açım sevgiye, ilgiye, başarıya, merhamete, adalete... sorun şu ki tilkiysen balina gibi ağzını açmak saçmalıktan ibaret, ağzını açtığında yemek gelmeyecek, engin maviliklerdeki koca balinaya evrilmeyeceksin.

Sanırım bir katırın ruhuna sahibim ben, eşekle at arası gidip gelen bir hissiyatım var... vur yükü dehle dağ bayır demeden gezsin, uçurum da gelse gözünü karartsın geçsin diyorsan o benim işte. 

"uçurumları sevenin kanatları olmalı..." evet, kanatları asla olmayacak kişiyim ben, yine de pür inat seviyorum uçurumları... tam da hayatımın en dik uçurumundan yuvarlanırken yazıyorum bunları...

Tepetaklak olan dünyamda nefes aldığım tek yer oğlumun yanı ama bendeki olumsuz havaya mı kapılıyor bilinmez o da olura olmaza ağlıyor son zamanlarda, yanı sıra hıçkırıklara boğulmamak için kendimi zor tutuyorum.

Evde ağlıyorum, işte ağlıyorum, telefonda ağlıyorum ve nedense hayatımda en çok ağladığım yerde tuvalette ağlıyorum yine yeniden, iç çeke çeke... isyan ediyor değilim, nalda da var mıhta da... sadece zoruma gidiyor.

yine o haksızlığa uğramışlık hissi... acıyarak bakan gözlerden ömür kurtuluşum yok... başkalarını iyi hissettirecek türden bir eziklik abidesi... 

neyse ki gerçekten öldürmeyen güçlendiriyor, başkalarının çıldıracağı anlarda aklımı yitirmiyorsam bundan... bunca darbenin ardından benim hamurumdan nasıl bir demir işleyecek hayat merak ediyorum.

3/20/19

içim kabarmış

delirmek üzereyim, beynimde dönüp duruyor evliliğimle ilgili mevzular... düşünmeyeyim diyorum, beynimi meşgul etmek için kitap alıyorum elime, odaklanamıyorum... kafam boşalsın diye bi şeyler izleyeyim diyorum, onun suçlayan tondaki sesi çınlıyor kulağımda, artık pek yardımı olmuyor. İnsan kemiklerinin içinde hisseder mi kıskançlığı, beynim dursa vücudum tuhaf tepkiler veriyor, hormonlarım da hislerim kadar karışık sanırım...

Bir tek burası var... anneme anlatamadım, arkadaşlarıma bile anlatamadım, kime ne söyleyebilirim ki? kim böyle bir evliliğe devam ettiğimi bile bile yanımda rahat kalabilir, şu anda bile birileriyle normal sohbetler sürdürmek zor... umutsuzluk böyle bir şey, mutsuzluktan çok daha beter... sadece mutsuzken bile havadan sudan konuşmak için kötü bir atmosfer oluyor... birilerine derdimi dökmek istiyorum ama kalan son dostları da böyle şeylerle sıkıp uzaklaştırmak istemiyorum, kocamla yüzleşmek neredeyse imkansız, bana her şeyi bilsem bile dürüstçe kalbini açacak biri değil o... ne sanıyorsa beni...

onun düşmanı olmadığımı defalarca söyledim... kinle öfkeyle hareket edecek olsam şu vakte kadar mahvederdim onu her anlamda hem de... 

Bana dürüstçe yüreğindekileri anlatsa şu süreci kazasız belasız atlatabiliriz, bundan eminim... kalbimi kırsa bile samimiyetine değer veririm, beni hiç mi tanımıyor?

Vazgeçmeyeceğini düşünmüştüm bizden, her şeye rağmen... niyeti sadece zaman kazanmak galiba... 

Birazcık rahatının bozulmasına bile tahammülü yok... nereye kadar bu evi tek başıma sırtlanmak zorundayım?...

evi düzende tutması gereken sadece ben... karşı tarafın isteklerini kafa yorması gereken sadece ben... çocuğa ebeveyn olması gereken sadece ben... ailelerle ilgili problem olduğunda alttan alması gereken arayı yapması beklenen sadece ben... faturaları ödemesi gereken ben... okulla ilgilenmesi gereken ben... evin reisisin diye evin kölesi değilim ki... tuhaf tipli tamircilerle muhatap olmaktan, onu bunu idare edip durmaktan, her şeyde sorumluluk hissetmekten vazgeçmeli miyim?

hiçbir şey yapmadan oturduğumda bile ev için suçluluk hisseder hale geldim, çalışıyorum ulan, eşekler bile çalıştıktan sonra yemlenip dinleniyor... uykusuzluk da bir hastalık türü, uyuyamadığım için bile suçlanırken dinlenmek nasıl suç olmasın?

kalan gücümle gayret etmeyi bırakmalı mıyım?... kim biliyor ki bunların değerini...

değersiz hissetmekten bıktım.

3/19/19

bitmek bilmeyen kışın dağ dolusu karları

İçim içimi yiyor, eşeledikçe daha da pislik çıkıyor altından... beni kim bilir kaç kez aldattı, bitti mi peki, yeniden aldatılacak mıyım? 

Yük gibi hissediyorum yanında, başkalarının prensesler gibi muamele gördüğü aşikar...

Ben seni sevmeye devam etmeli miyim? devam edebilir miyim? tabi ki bunu yapabilirim ama bunun için biraz daha öldürmeliyim kendimi, kendimden daha çok daha da çok vermeliyim, değmeyecek bir aşk için... korkuyorum... Allah'a havale ediyorum.

Evliliğimi bitirmeyi hiç ama hiç istemiyorum fakat yüreğim kursağımda bir yumru şimdi... kalbimi bu kadar yormasa... bana güvenebilmek için birazcık sebep verse... yuvamız için azıcık gayret...

Kore dizisi izlediğimden dem vuruyor ha bire... evi derleyip toparlamak yerine oturup dizi izliyormuşum... yapmadım diyemem ama beni alabildiğine yalnız ve sevgisiz bırakırken, yine de seni bekliyorken beynimdeki tüm sesleri susturmak adına bu kadarını da yapmasam veya seninle gece gündüz tartışıp beklentilerimle seni sıktıkça sıksam, buralara kadar gelmezdi bu meseleler muhtemelen, boynuz yemezdim, inceldiği yerden kopardı, istediğin buydu belki... umduğun?

Beklemekle gelmeyen sabahlar...hele o susuşlar... gecenin bir yarısına değin adamın yollarını gözlüyorsun, iki kelam etsen oflayıp pofluyor, tartışıp duran birilerinin sesi var ekranda, ne hissettim sence?...

dizilerdeki sahte romantizmlerle avunuşum bile aldatmaktan daha kötüdür belki... gözümün kocamdan başkasına kör kalışı kusurdur... kıskandırmalı mıyım seni, kadının olduğumu anlaman için? sana mı benzemeliyim, mutluluğumu da mutsuzluğu da yuvamın dört duvarında yaşamak yerine ortaya mı atmalıyım her şeyimi... yapamam, harcım değil, hala ayakta tutabildiğim tek şey sadakatim, onu da iki paralık edersem, nem kalacak geriye...

senin korktuğun ne? kaybetsen de evinin mobilyalarını yeniler gibi çocuğu, kadını yenileyebilirsin bu belli artık... daha kaç vücut gerek kopup gitmen için... 

benim kalbim kırık ama ya seninkisi? her yeni kadında dönüp beni buluyorsun, hiç mi rahatsız etmiyor seni... sevgili ben, sevgilin olamayan ben, bunu düşünmek benim kalbimi kırıyor açıkçası, seni düşünmek yani... senin elini tutmak kendimin saçlarını okşamak istiyorum.

Aynı zamanda enseme bir tane şaklatmak istiyorum, senin duygularını önemsediğim için... 

Bana ne yaparsan ne söylersen söyle senin yüreğine senden bile fazla güvendim, senin hislerinin sonsuzluğuna inanmak istedim belli ki... kalbinin bu kadarcık yılda değişeceğine ihtimal vermedim. 

kalp kalbe karşıydı hani?!... kalbimin hala senin için atması haksızlık...

9/15/15

nefesimi tutuyorum

bir nefeslik canım var, tam gırtlağımda bir düğüm... nefessiz kalınca ya da çok çok yükseklerde tutan o serkeş baş dönmesi adımlarıma karışıyor, mutluluktan uçsam ayaklarım yere basıyor olmazdı değil mi? tuhaf... rüyalar karanlıktan ibaret, hayallerin kafası güzel, gerçekler sıradan... yakışıklı bir koca, sevimli bir çocuk, sıcak bir yuva, rahat bir iş, asgaride sorunlar; buna rağmen durmak bilmeyen sorgu, bağır çağır bir iç ses, şirret farkındalık, hele ki o eleştiri çatalı yok mu sapı sana giriyor, diğer yanı üç bir tarafa... mutlu olmalıyım, çok mutlu olmalıyım, mutluluğun bile gereklilik kipinde yaşandığı yerlerde... yaşamalıyım, hayat dolu, fokur fokur hem bu kadar soğuk bir memlekette sıcakkanlı olmalıyım, yapılmayacak iş değil ve fakat kimi kandırıyorum, oğluma sıradan gerçeklerin hayal kırıcı rüyalarına uyutmaya hazır mıyım? daha az düşünüp daha çok yaşasam olacak, olacak bundan eminim, belki o zaman yaşatırım, biliyorum yapabilirim.


2/20/13

talim terbiye konulu!

kızım olursa onu kesinlikle masallarla büyütmeyeceğim, ne çok beklenti biriktirmişim içimde yahu masallardan, romantik komedilerden...mutlu sonlu hikayelerden beslene beslene obur şişko ve şımarık hale getirmişiz içimizdeki çocuğu, romantizmin kaidelerine uymayan anlarda içteki zırıltıları dinliyoruz, istediğimiz kadar ayaklarımız yere bassın, o şişko kursağımıza oturduğunda içimize çöken ağırlığı tarif etmenin yolu var mı?!...aynı masallarla büyütülen obur oğlanların kadınının kahramanı olmadığında koca koca adamları içten içe nasıl ısırıp tekmelediğini düşünemiyorum bile...süpermeni hep pohpohlamak mı lazım? peki hep prensesi allayıp pullayıp iltifatlara mı boğmak lazım? nasıl başedilir zamanenin bu türden arızalarıyla?




10/05/12

bir varmış bir yokmuş...

düğünü kazasız belasız atlattık çok şükür fakat geçim derdi henüz iki haftalık evliyken geldi kapıya dayandı, iki haftadır ben adana'da  eşceğizim muhtelif şehirlerde koşuşturmasına devam etti ve nihayet yarın evim dediğim velakin henüz benimsemeye pek imkan bulamadığım yere yani evimize doğru yol alacağım ufaktan, yuva kurayım diye evden barktan olmak da bu devrin belalarından sanırım, benim dururmumda bunca çok kişi olduğunu görmek üzücü, en azından arada sefil olan bir çocuk yok diye avutmaya çalışıyorum gönlümü ama yemiyor tabi, illa sevdiğini istiyor, isteyeceği varsa göreceği de vardır diyor ve onu heyecanıyla başbaşa bırakıyorum, evet, bu aralar ayrılığın divaneliği üzerimde olabilir biraz, aman azıcıcık işte yahu....

işimden nakil durumu olacak gibiydi olamadı, olmadığına mı yanayım yıllardır birlikte çalıştığım bir insanın çiğ tavırlarına mı bilemedim...umarım bu uzayıp gitmez böyle...kimsenin çıkarları uğruna girdiği kılıkları görmek istemiyorum, o yüzü böyle hatırlamak istemiyorum, sanırım benim sınıfta kalmak üzere olduğum bir imtihan bu...

işyerinde artık başka bir birimdeyim, dilimin ucuna ne laflar geliyor, gidiyor, dedikodudan dilimi kurtarmak için habire kapanıyorum içime, feci halde kinlendim yapılan çirkinliklere, bu pis duygu bana bulaştı diye daha da hayıflanıyorum, bu duyguyu içimden atmak o kadar zor ki...laf sokmadan, dillerimi çatallandırmadan, kırmadan dökmeden hele ki bu kadar sinirliyken, çok çok çok zor...susuyorum, sindim zannediyorlar, bilseler nasıl çamurlaşacağımızı bana pek ilişmezler ya, sabır...

her şeyde bir hayır vardır, gönlümün bir yanı bu iş için oldukça huzurlu; işine ihanet etmedi, son günleri bile olsa verimli geçirmek için gayret etti, emeğinin aldığı üç kuruşa kuruş kuruşuna sindiğini bilerek gayet rahat uykular çekti, diğer yanım onu rahat bıraksa, bu işi bu şekliyle bırakmaktan memnun bile kalabilirdi.

sabır ya rabbi vesveseye kapılmamak için sabır...

7/25/12

lütfen, benim için dua eder misin?

artık resmi anlamda bir evimiz var, eşyalar kurulup yerini buluyor, harika bir his bu...garip de biraz...evimizi çok sevdim, malum şahsa divane olduğumu söylemeye zaten gerek yok, gel gelelim "nerdeyim, neyim, n'apıyorum" paniklemesi yaşadığım oluyor yine de...

bizimkisi nasıl bir evlilik olacak merak ediyorum, nedense genelde bende pek olmayan bir iyimserlik oluyor bunu düşündüğümde, ne ara düşlesem uçuyorum, fikri bile mutlu ediyor hani...sahicisi için gün sayıyorum bakalım, hayırlısı...


5/28/12

gelişigüzel...

her şey harika, tabi şikayet edecek onlarca şey bulabilirim yine ama -hayır- şu duruma şükretmemek akılsızlık olur ve ciddi manada nankörlük...

havalar güzel, on gün evvel yanımda sevdiğim de vardı daha bir güzeldi velakin hastaydı, feci hastaydı hem de "bunu saymayız bi daa bi daa" dedik, o vaziyette bosnalara kadar kaçtı gitti cancağızım, sağlık olsun, ne diyeyim.

çeyiz çılgınlığının son demlerindeyim, halen alışveriş yapmaktan hoşlanmıyorum ama internetten yaptığım alışverişlerde 'e artık dur yahu' denecek yere geldim, mng-ups-yurtiçi elemanları adımı görür görmez adresimi gözü kapalı bulacak kıvama geldi, o kadarını söyleyeyim!

öyle çok ev eşyası baktım ki son bir yılda, ilk başlarda aldığım şeylere bakıp 'yok artık, bu ne ya!' diyebiliyorum, ama neden bu baharatlık, bilemiyorum, ben bu porseleni  hangi açıdan görmüşüm acep bakışları falan...sonradan, o ilk gezmeler çekinmeler aklıma geliyor, utanmakla o kadar meşguldüm ki iyice bakamadım muhtemelen diyorum, sanki tüm dünya evlenmeye niyetlendiğimi öğrenmiş ve de umurlarındaymış gibi...harbiden züccaciyelerde bakınırken oğlanları kesen yeniyetme kızlar gibi kızarıp bozarıyordum, suratta da apışık bir gülümseme, şaka gibi, evleniyorum, on yıl önce anlatsalar şakanın dik alası gelirdi, garip yahu, şimdi şimdi alışabiliyorum, sonunda kışlıklarımı ve kitaplarımı topladım, sanırım gitmeye hazırım...

ev için dikiş iğnesine kadar listedekileri hallettim, hatta tencere tava konusunu azıcıcık abarttım, gel gelelim düğün için henüz bir liste bile yapmış değilim, gelinlik olaydı gerisi olduğu kadardı artık ama yok!...nedense düğün konusunda haddinden fazla rahatım, du bakalım n'olcak :)