yaşamak güzel şey be insan kardeşim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşamak güzel şey be insan kardeşim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/30/12

hayat, beni şaşırtır mısın rica etsem?

hayatım birdenbire korku filmi fragmanlarına benzedi resmen...sessiz bir giriş sakin sekanslar ve bam bam gelişen sinirbozuculuk, pata küte devam eden gürültü, çok sesli finalin ardından doğru hikayeyi çıkarmak zor olabilir fakat ne fark eder ki korku filmleri hep birbirine benzer! tek sorun şu; şiddet psikolojik mi olmalı fizyolojik mi?

üniversitede arkadaşların yurduna konuk olmuştum bir geceliğine, koskocaman salonda kendi kendime dans ederken burnumun üstüne tersten düşmeyi başarmıştım, hatırladıkça burnumun direği sızlar halen, burnumdaki sıyrık haftalarca kalmıştı, farklı bir yerde fakat aynı terslikte burun üstü çakıldım yine ve burnum sürtmeye devam ediyor.

cehennemdeyim, bana bunu söyleten sıcaklar değil, bunaldım sebebi nem de değil, günlerdir bende yağmur yağıyor şehirde tık yok.

pırstım bir köşeye gözlerimi sımsıkı kapadım, açtığımda film kopacak veya burnumun ucunda bir canavar belirivecek sanki...uyuyup rüya görmeliyim, uykusuzluk insanın yatağının altındaki tüm canavarları dışarıya salıyor.

iyimser olmak istiyorum, ramazan hatrına...belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olur, bir çift yeşil göz beni bulur filan belli mi olur hem...

baksana...damdaki salkın salkım üzümler güzel, yeniden kitap okuyor olmak güzel, saatlerce dua edip yüreğinde güçlü sevgiler hissetmek güzel, su var ya hele acayip güzel...

bazen kötü gidişlerin en büyük güzelliği tutkuyla dua edebilmek oluyor, tamam, yüzüm yok aslında, çok hata yaptım, karşı geldim, an oldu isyan bile ettim ama geçti, biliyorum ki anne sevgisinden bile katıksız bir sevgi bu...ümidimin yegane kaynağı...

öldüren de dirilten de hayatı sürdüren de o, bunu yazdım işte bir yere...unutmam umarım.


günler ve yollar ne getirir acep, Allahu alem...

11/22/11

söz+nişan

evde geçmiş on günlük yoğun bir temponun ardından işi ne kadar özlediğimi farkettim.

bir de farkettim ki; isteme faslıydı, sözdü, nişandı derken üç günde insan dört kişiye epey alışılabiliyormuş heyecandan başı dönerken hem de...daha gitmeden özlenebiliyormuş elin oğlunu...

ayrıca yüzüğün kerameti midir bilmem, aidiyet hissinde gözle görülür bir artış oluyor insanın...sanki sarılıp da kollarını çekiverdiğinde biraz daha yetimim, hatta öksüz...çok alıştım, çok sevdim ve mutluyum; kaybetmek herzamankinden daha da korkunç bir ihtimal...ömrümün en pürtelaş halleri bunlar, serçelerden farkım yok.

şaşkınlık desen diz boyu; cuma kahveleri verirken mutfak önlüğüyle daldım salona, sabah az kaldı çayı deviriyordum, akşamına da sahlep içme yolunda buzdan heykel olacaktım neredeyse, pazar günü merasime değil de sirke gidiyor gibiydim zaten, tamam, oldum olası sirkler ilgimi çekmiştir ama nişan merasimime karnaval maskesi gibi badana boyayla gideceğimi hele de kendi rızamla bunu yapabileceğimi söyleseler epey gülerdim.

eh, n'aparsın, insan olanın başına her şey gelir...benim başıma da -inşallah hep yanıbaşıma- biri geldi, iyi de oldu.

'yakışıklıymış' dediler, gözümden bile kıskanır oldum o ayrı tabi...

10/26/11

kişinin insanlığına uzanıp sarsabilmek mümkün olsa keşke...

evvelce insanların içinden geçenleri öğrenmek isterdim, şimdi her içlerinden geçeni söylemesinler istiyorum, iyice bir düşünseler ne dediklerini hiç de fena olmayacak...

kendim adına da düşüncesizce konuşmayı hoş görüyor değilim ama galiba içimde biriktirdiklerimin kimyası o kadar da yakıcı değil, konu insansa en azından, insanları da yaşamayı da seviyorum, başkalarının yaşamasını da, mümkünse mutlulukla...