10/01/21

Küçüklerin gözlerinden öperim...

Madem ödevleri buraya yazdım onca zaman bunu da yazmasam olmaz. Burayı hatırlayan tek arkadaşımın bunu okuyacağından emin olarak yazıyorum şimdi...


Cancağızım, seni en çok güzel yüreğin için seviyorum.

Samimisin, zor günlerimde desteğin sayesinde daha güçlü hissettim.

Vefalısın, yıllar seni kalbimden uzaklara sürüklemediği için minnettarım.

Uzun süre görüşemesek bile çenem ağrıyana kadar konuşabilirim yanındayken, zamana ve mekanlara rağmen yanında tuhaf kalmamak rahatlatıcı...

Pratikliğini, kendini yenilemeni, hep taze kalmanı, yıldan yıla gelişip olgunlaştığını görmeyi seviyorum.

Harika bir annesin, bana ilham veriyorsun.

Anneliğe ve ilerleyen yaşlara rağmen içindeki çocuğun gözlerindeki ışıltısını görmek mutluluk verici...

İradene hayranım, tanıştığımızdan beri benim kilom defalarca evrim geçirdi ama istikrarlı biçimde yolunda ilerliyorsun.

Hayat zor, pek çok zorlukla yüzleştin, halihazırda devam ediyorsun, duruşunu takdir ediyorum.

Duyguların konusunda açık ve netsin, kendini tanıyor olman güzel, seni tanımış olmaktan memnunum.

Sesine ve gülüşüne bayılıyorum.

Çok yönlülüğün, açık fikirli oluşun, benim yadırganacak türlü anlarıma şahit olduğun halde yargılayan gözlerle bakmaman, senin yanında kalabilmemin en büyük sebeplerinden biri... teşekkür ediyorum.

Pek çok insanın kalbinden geçirdiği ama eyleme dökemediği iyilikler, güzellikler için taşın altına elini koyuyorsun ya içim ısınıyor senin gibi insanlar hala var olduğu için...





9/28/21

Çizgiyi aşmak...

Gün içinde ofsayta düştüğüm anlar için VAR'a gidilsin, yok edilsin mümkünse...

Az önce işle ilgili kilit bir bilgi gerekti, eski'nin kolayca ulaşabileceği veya onun vasıtasıyla tanıdığım birkaç kişi yardımıyla edinebileceğim bir bilgi... aramadım... gururumdan değil -iş konusunda gururu kenara bırakalı uzun yıllar oluyor- yardım etmese bilenmekten korktuğumdan aramadım, yeni yeni durulmuşken göle koca bir kaya yuvarlayıp taşırmak istemedim... yardım etse de etmese de garip hissettirecek ne gerek var gerilmeye...

Böyle zamanlarda insanın rahata ne çabuk alıştığını düşünüyorum, yıllar yılı elim kolum uzun değildi, hiçbir zaman kulağım kesik olmadı, şimdiyse o 2 dakikalık işlerin rahatını arıyorum, miskin ruhum pek de hoşnutsuz durumdan...

İçinden çıkamadığım pek çok mesele var, zamanla hallolur inşallah...

9/27/21

Serin bir sonbahar akşamı...

 Oğlumla yürüyoruz, serin ama dondurma yenebilecek kadar da ılık hava... köpekler havlıyor, tam korkacakken "bak anne martı geçti üstümüzden" diyor kuzucuk, martıyı takip edip havlayan köpekleri unutuyoruz.

Akşamları futbol oynuyoruz mütemadiyen, hafta sonları bir günümü komadaymış gibi geçiriyorum, bütün haftayı ancak öyle kurtarabiliyorum, tembelliğin bile cılkını çıkarmadan yapamıyorum n'apim...

Kendimi bildim bileli ordan burdan tasarruf etmeye çalışıp en temel ihtiyaçlarımdan bile kısıyorum sonra öyle bir masraf çıkıyor ki birikimimin boşa gidişini trene bakar gibi izlemekten fazlası gelmiyor elimden... her şey olacağına varıyor işte... insan rızkından fazlasını yiyemiyor sonuçta.

Akşamlar artık biraz serin, yine de incecik giyiniyorum sonra sarılıyorum oğluma, anneme, yorgana, koltuğun örtüsüne... saralanmak iyi hissettiriyor, en çok bu ılık havaları seviyorum, başka şehirlerin yazları gibi geçen ılık sonbaharlar, bu şehrin başka güzelliği... bu şehir özlediğim için mi bu kadar sevimli?!

Lise için iyi okul kazanırsa İstanbul'a gitme sözü verdim yavruya, önümde 5-6 sene var, oraya tayinim imkansız gibi bir şey, 46 yaşında emekli de olamıyorum, iş bulabilir miyim merak ediyorum.

Bir sürü ilgi alanımın hiçbirinde kalifiye değilim, iş yerimde iş niteliğim sıkça değişti artı alanımda iddialı da değilim, yetenekli olduğumu düşündüğüm işlere el uzatmayalı on yıllar oldu.

Aç kalmam Allah'ın izniyle, çok boş beleş biri de sayılmam, 3'e 5'e değil de 1-2'ye razı olmam gerekir ve kendimi sıktığım kadar oğlumu sıkıştırırım diye korkuyorum sadece...

Kaygıları gerçek ama bunlar şimdilik hayalden ibaret, bakalım ömrüm vefa eder de görürsem o günleri zaman neler getirecek!?...


9/23/21

Bereketiyle gelsin

İki gündür yağıyor mübarek; ara ara sıkmadan ama sırnaşır gibi sevimli, ılık, minicik adımlarla... 

İlla yeniden aşık olmam gerekse yağmura olurdum, nasıl da çarpıyor kalbim görünce... böyle tatlılık dondurmada yok, nasıl da ferah, nasıl da çeliveriyor insanın aklını... kalkıp uzun uzun yürümek istiyorum yağmurda, kuru yerim kalmayana kadar...

Şu sıcak başlayan günün serin sonunda yağmura iç dökmeyi diliyorum, araba kornaları aşkımızı kıskanırmış gibi parazit yapıp duruyor.

Ağaçları kıskanıyorum ben, bu kadar mı yakışılır... o toprağın kokusuna ne demeli, nispet yapar gibi... şansım yok bunca güzelliğin arasında, bu da karşılıksız aşklar hanesinin en derinlerine kazınacak...

Kendime şemsiye almayacağım oğlum çok sevse de, onun şemsiyesini küçük diye öteleyeceğim yine, çaktırmadan delicesine seveceğim seni yağmur, her değen tanende gülümseyeceğim... bu şehrin bu mevsiminde bir başka güzelsin.

Kendimle barışsam ya ilkin...

 Dün grupta bir sürü övgü aldım -ödevin bir parçasıydı tabi ki- uzun zaman olmuş "güçlüsün" dışında bana atfedilen güzel şeyler olmayalı... çok mutlu oldum. 

Her zamanki gibi en çok bayanlar övdü beni, arkadaşlarımdan da iltifatlar alıyorum, çiçek bile almışlığım var defalarca, seviyorum bu hissi, çok utandırıyor ama iltifat almak çok tatlı...

Abim dışında öven erkek pek yok, bunda ciddi görünmemin etkisi var elbet ama kabul ediyorum öyle övülecek güzelliğim içte de dışta da yok...

Eski, "güzel değilsin ama ben zaten çirkin kadın severim" derdi, evli olduğumuz sıra ortamı ısıtmak için mahrem şeyler fısıldardı iltifat namına, sona doğru o tür laflarla hakaret etti düşününce, ilk zamanlar sevgi göstergesi olduğundan emindim yine de, nasıl oluyorsa o... 

kıskançlık duygusunu çok yoğun hissettiğim ilk an; ilişkisini öğrendiğim an değildi de ona gönderdiği sabah çekilmiş fotoğrafıydı, mahmur gözler şefkatle bakan... sözlerin gücü inkar edilemez elbette ama güzel hissettirmek "güzelsin" demekten daha güçlü, en azından bende böyle...

Geçen hafta kalp rahatsızlığını öğrendim (dedim ya güzel değil içim en azından eskisi kadar) üzüldüm ama çok umursamadım, ölsün istediğim zamanlar da olmuştu, üzülmeme şaşırdım biraz. 

Bu ara onu hatırlatan binlerce sebep oluyor fakat mühim değil, görsem dağılır mıyım bilemiyorum sesini duymak hala kalbimi kırdığı için kulaklık takıyorum oğlum konuşurken... 

Onun şimdiki haliyle barıştım aslında, yazın neden hır gür oldu anlayamadım, şu an hatıra olarak güçlü ve fakat zararsız; yormuyor, üstünkörü gülüp geçebiliyorum. 

Arkadaş olmayı umuyorum eski'yle; dost gibi değil de iş arkadaşımmış gibi... hiç görmemeyi dilerdim oğlum olmasa, oğlum için gelecekte de sınırlı düzeyde iletişime ihtiyacımız olacak, kötü kalmayı sevmiyorum, gereksiz yük...

Üstelik sevmeye bahanem olur, bunca sevmekten geriye dikenleri temizlenmiş arkadaşça davranabilecek kadarını bile saklayamamak yazık olur.




9/22/21

kendi kendime

Ödevlik bir yazıyla daha buradayım.


Kendime;

Sınırlarımı aşabileceğim halde, olduğum yerden bir adım geride durduğum için kızgınım.

En iyisi için dua ederken kendimi liyakatsiz gördüğüm için, kendimi bile ikna edemezken dilimdeki samimiyetsizlik için kızgınım.

Çekingenliği masum görüp üşengeçliği yanına yoldaş ettiğim için kızgınım.

Ortaya koyamadığı potansiyel için millete söylenip duran başkası olsa "laf yapma icraat görelim" derdim, kızgınım.

Eğitim konusundaki maymun iştahlılığıma 'başladığımı bitirmeliyim' düsturu eklenince kaosa dönen öğrenim hayatım için kızgınım.

Korkup gözlerimin önünden geçip gidişini izlediğim her yeni başlangıç için kızgınım.

En çok ama en çok o boş konuşmalar için kızgınım, ne zaman lüzumsuzluk yapsam kendimden nefret ediyorum ve o boşboğazlıklar, of of offff...

Plansızca içine daldığım ve olduramadığımı kabullenmeden debelendiğim meselelerle israf ettiğim zaman ve enerji için kızgınım.

Sağlığıma dikkat etmediğim için kızgınım.

Sağlıksız düşünceleri defetmek için dibine vurduğum atıştırmalar,  zamanımı yiyen sine-masal beyin karıncalanmalarıyla avutulmuş yapay mutluluklar için kızgınım.

Başkalarına kıyamayıp üstüme yük ettiğim sorumluluklar için kızgınım.

İhanet ettiğim hayaller için kendime kızgınım.

Yapabilecekken yapmadıklarım için, pişman olacağımı bilsem de geri durmadığım sözler ve eylemler için kızgınım.

Pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşadığım için kızgınım.

Zamana ayak uyduramadığım için, zamanı durduramadığım için, zamansız çıkışlarım için, zamana yetişemediğim için ve işlerimi zamanında yetiştiremediğim için velhasılı kelam zamanı yönetmedeki başarısızlığım için kızgınım.

Görüntüm konusundaki özensizliğim için kızgınım.

Yıllar geçtikçe anneme daha çok benzediğim için kızgınım.

Yanlış anlaşılmaları, 'el ne der'i dert etmeyip diline düştüğüm el alemin derdine yandığıma kızgınım.

Kendimi hep ikinci plana attığıma kızgınım.

Bunca insan görüp çok farklı ortamlarda bulunduğum halde insan sarrafı olamayışıma kızgınım.

Sarsak ve kararsız kaldığımda panikleyip aceleci davrandığım için kızgınım.





Sana;


Sıkıntı yaşıyorken oturup adamakıllı konuşmadığın için, olmuş bitmişin ardından sessizliğini korumadığın için kızgınım. 

Düzeltme fırsatı bile vermemişken her hatayı bana mal etmene kızgınım.

30 yaşında olmak hayatın her alanına hakim olmayı gerektirirmiş gibi bilmediğim yerlere çerçeveler koyup bildiklerimi yok saymana kızgınım.

Anamın eviyle hayatımı sınırlamadığım halde her ağzını açtığında kaderimi doğduğum eve hapsettiğin için kızgınım.

Aklımı ve duygularımı hafife aldığın için kızgınım. 

Evin denetmeni değil hayatımın ortağı olduğunu unuttuğun için kızgınım.

Biz olmayı sevdim diye benliğimi hiç etmene kızgınım.

Hata yaptığını kabul etmek yerine suçlamana, özür dilemek yerine çoktan affedilmişsin gibi her şeyin üstüne perdeler çekmene kızgınım.

Doğruyu yanlışı tartışabildiğim adamken yargıcım haline gelmene kızgınım.

Önyargılardan ve peşin hükümlerden nefret ettiğimi bildiğin halde beni kalıplarla sıkıştırmana kızgınım.

Beni en zayıf noktalarımdan yakalayıp güvensiz ve çaresiz hissettirdiğin için kızgınım.

Suçlamaların, yargıların ve tespitlerin yok yere değildi ama ayrılığın sorumluluğunu tümden omzuma yüklemeye çalıştın ya... "Başaramadık" demek için bile 'biz' gerek, bunca yıllık yanılgı için hem sana hem kendime çok kızgınım.

O çok sevdiğim evimi içinden çıkamaz hale geldiğim sorumluluk çukuru haline getirdiğin için kızgınım.

Yakınlarımla arama görünmez duvarlar inşa edip her meselenin formülüne aileni koymana kızgınım.

Hayatıma adını tek geçip yanımda durmayışına, beni bir dolu yabancının arasında yapayalnız bırakmana kızgınım.

Hiç yaşanmamış gibi unutuverdiğin için kızgınım.

Her karşılaştığımızda attığın kin dolu bakışlar için çok ama çok kızgınım.

9/17/21

Güneşin okşadığı yağmurlar aşkına...

Buraya grup sonrası yazar oldum, sanırım oraya biriktiriyorum içimdekileri kalanlar da burada...

Buraya açıktan yazamadığım, beyazlar arasına sakladığım mektubu grupta sesli okudum, gerildim, sesimin titremesine engel olamadım ve bir şekilde oradakilerle ilk kez söylenip durmaktan ötesini açtım şahsım adına, aynı içtenliği birkaçının mektubunda da yaşadım, hepimizin çok farklı hikayeleri olsa da aynı acıyla cebelleşiyoruz.

Umarım iyi gelir hepimize...

Bu işe başladığımdan beri aklımdan uzaklaştırmayı başardığım -kaçmak yerine yüzleşmeliymişim o ayrı tabi- pek çok kaygı yine başımda... bazen başımı ağrıdan kıvrandıracak kadar çok ağrıtıyor yarayı deşmek.

Vücudum da hatırlıyor o günleri, mide ağrılarım arttı fakat o zamanki gibi dişlerimi sıkıp iştahımın limitini kırmıyorum çok şükür, bugünlerde biraz kilo bile verdim.

Duygularımdaki kaos öfkeyle son bulmuyor o zamanlardaki gibi; savaşı yaşamak gibi değil de savaş kalıntılarının sergilendiği müzelerde gezinme rahatlığı içinde "vay be neler yaşanmış" havasında...

Biraz da rahatsızlık hissi var, sebebinden emin değilim... tahminimce, onu başkasına ait görmeye başladım, elalemin adamını böyle olur olmaz düşünmeyi vicdanım kabul etmiyor.

Çok alakasız olacak ama yağmurda ıslanmayı eskiden neden öyle çok severdim hatırladım, o kadar tatlı bir yağmura yakalandım ki dün, ılık, incecik, oğlumun öpücükleri kadar sevimli... 

Geçen yıl kış ortası taşındım tek yağmur hatırlamıyorum, kafam biraz yerine geliyor mu ne...